logo

trugen jacn

PEK KONUŞULMAYAN BİR TRAJEDİ: ÇİN’İN UYGUR AİLELERİNİ ACIMASIZCA YOK ETMESİ

Çin'in Doğu Türkistan'daki acımasız

Dareen Khaled (  Uzman Araştırmacı – Uygur Araştırmaları Merkezi)

Çin’in  işgalindeki Doğu Türkistan’daki pek bilinmeyen, Konuşulmayan ve hala görülmeyen  bir  trajedi yaşanmaktadır. Bu trajedi ise, Çin’in  Uygur aileleri zorla dağıtması ve Uygur Çocuklarını   ailelerinden zorla ayırarak  koparmasıdır.  Çin yönetiminin bu acımasız  baskı, zulüm, insanlık suçları ile etnik soykırım politikalarının  esas amacının merkezinde dünyaca pek bilinmeyen ve  Çin’in özellikle  uyguladığı sinsi bir taktik politikası yatmaktadır. Bu  uygulamalar  ise  şunlardır ;  

  1. Uygur ailelerini zorla dağıtması ve  bu suretle Uygur çocuklarının sistematik olarak ailelerinden  zorla  koparılması 
  2.  Çin bu iğrenç  uygulama ile Müslüman Uygurları Çin’in   etnik ve  homojen  Cunghua  Ulusu olarak tanımladığı Çin ideolojisi içerisinde eriterek yok etmek istemektedir. 
  3. Çin bu politik dayatması ile   bölgedeki  Uygurları tümden   yok etme  kampanyasının temel taşı olarak hizmet ettirme  aracı olarak görmektedir.  

Çin’in uzak batı bölgelerindeki Uygur bölgesinde  yaşayan Uygurlar,  Çin  yönetiminin çağımızın en korkunç insan hakları krizlerinden birinin acımasız bir kanıtı olarak durmaktadır.  Çin hükümeti,   “Terörle mücadele ”  adı altında Uygur Müslümanlarını bastırmak için sistematik bir kampanya düzenleyerek sadece  onların temel insanı haklarını değil, kültürel ve ailevi bağlarının özünü de ellerinden almıştır.  Bu etnik temizlik ve soykırımın merkezinde özellikle  çok dramatik ve üzücü bir husus yatmaktadır.

Uygur Çocukların Ailelerinden Zorla  Koparılması  

Çin’in bu  uygulaması  sadece politikanın bir yan ürünü değil, Uygur kimliğini  önce aşındırmak sonra  onlara  yönelik  sinsi, kasıtlı ve hesaplı bir stratejidir.  Bu trajik durum,2014 yılından bu yana  bu  endişe verici bir şekilde tırmanmıştır. Çin hükümetinin baskıcı önlemleri dramatik bir artış göstermiş ve  hazırlanan  raporlarda Uygur bölgesinde 1-3 milyon arasında   Uygur,Kazak ve diğer Türklerin   keyfi olarak  gözaltına alınması ve “Eğitim yoluyla dönüşüm= Çin Tipi Nazı Toplama Kampları” adı verilen  merkezlerde  hapiste tutulmaktadır. Bu kamplardaki tutuklulara   her türlü baskı, zulüm, işkenceler yapılmakta  ÇKP öğretileri başta  siyasi telkinler dayatılmakta ve  bu şekilde  sistematik bir zorla asimilasyon kampanyası uygulanmaktadır.

Çin’in bölgede yıllardan beri devlet Terörü şeklinde uyguladığı bu terör ortamında   Uygur aileler zorla dağıtılmakta, Uygur çocuklar ebeveynlerinin kollarından  zorla koparılıp devlet tarafından işletilen  Çocuk Kamplarına ve diğer yatılı kurumlara yerleştirilmektedir. Uygur çocukları  bu kamp ve diğer kurumlarda  ana dilleri ve  inançları  yasaklanmakta ve kültürel mirasları sistematik olarak yok edilerek zorla etnik Çinliye dönüştürülmektedir.

Bu makalemizde, ÇKP Yönetiminin Uygur bölgesindeki  bu korkunç insan hakları ihlaline ışık tutmayı ve bu tarifi imkansız bu  adaletsizliğe karşı haykıran sesleri yükseltmeyi amaçlamaktadır.

Tarihsel ve Siyasi Bağlam

Doğu Türkistan’daki (Uygurlar tarafından reddedilen bir terim olarak Çinli yetkililer tarafından Sincan olarak da anılmaktadır) Uygur halkının içinde bulunduğu kötü durum ani bir patlamanın değil, uzun bir baskı ve ötekileştirme tarihinin sonucudur. Çoğunluğu Müslüman Türk halkı olan Uygurlar, Çin’de tarihsel olarak sistematik ayrımcılığa maruz kalmışlardır. Kültürel ve dini özerklik için verdikleri mücadele Çin hükümeti tarafından amansız bir baskı ile karşılanmıştır.

2014 yılında, bu kaynayan gerilim sert bir dönüş yaptı. Çin, “dini aşırıcılık” ve sözde “Teröre Karşı Halk Savaşı” ile mücadele kisvesi altında Doğu Türkistan’da yoğun bir baskı başlattı. Kültürel çeşitlilik açısından zengin olan bölge, giderek daha yaygın ve müdahaleci bir gözetim devletine maruz kaldı. Görünüşte terörizmi hedef alan bu kampanya, gerçekte Uygur nüfusunu kontrol etmeye ve asimile etmeye yönelik üstü örtülü bir girişimdi.

Çin hükümetinin acımasız politikalarının Uygur kimliğine yönelik açık bir saldırıya dönüşmesiyle durum 2017’de daha da kötüleşti. Tahminen 1,8 milyon Uygur ve diğer Müslüman azınlıklar, üstü kapalı bir şekilde “dönüşüm kampları” olarak adlandırılan geniş bir gözaltı kampları ağına hapsedildi.

 Uygurları Birbirlerinden Koparma ve Ayrıştırma Mekanizmaları

Çin’in Doğu Türkistan’daki acımasız baskısının merkezinde özellikle sinsi bir taktik yatıyor: Uygur çocukların ailelerinden sistematik olarak ayrılması. Bu iğrenç uygulama, Çin’in Uygur kültürel kimliğini silme ve homojen bir Han Çinli ideolojisini dayatma kampanyasının temel taşı olarak hizmet ediyor.

Bu hesaplanmış kültürel soykırım stratejisinde Çin devleti eğitimi silah olarak kullanmıştır. Çin hükümetinin asimilasyon süreci, ebeveynlerin yukarıda belirtilen keyfi iddialarla gözaltına alınması, gözaltı kamplarına yerleştirilmesi ve çocukların savunmasız ve savunmasız bırakılmasıyla başlar. Ebeveynleri alıkonulan, hapiste olan ya da yeniden eğitim veya “eğitim” gören çocuklar özel ihtiyaç kategorisinde sınıflandırılarak devlet bakımına uygun hale getiriliyor ve bu da genellikle bu yetimhanelere veya yatılı okullara yerleştirilmeleri anlamına geliyor.

Bu okullarda çocuklar ailelerinden ve toplumlarından soyutlanarak aile bağlarından ve kültürel miraslarından mahrum bırakılmaktadır. BM uzmanları, ebeveynleri sürgün edilen ya da gözaltına alınanlar da dahil olmak üzere çocukların ailelerinden geniş çaplı olarak koparılmaları konusunda ciddi endişelerini dile getirmişlerdir. Bu ayırma ve ardından Han kültürel uygulamalarına zorla asimilasyon, sadece aile hayatının ihlali değil, aynı zamanda Uygur kimliğine doğrudan bir saldırıdır.

Akademisyenler ve insan hakları örgütleri tarafından bildirildiği üzere, Uygurca ve diğer azınlık dillerinde eğitim veren yerel okulların kapatılması bu trajediyi daha da kötüleştirmektedir. Uygur kimliğini besleyen eğitim kurumlarını ortadan kaldırmaya yönelik bu kasıtlı eylem, Pekin’in Doğu Türkistan’daki politikalarının uğursuz doğasını vurgulamaktadır.

Dünya bu vahşeti görmezden gelmemelidir. Uygur çocukların eğitim kisvesi altında ailelerinden zorla koparılması, insan haklarının açık bir ihlalidir ve otoriter rejimlerin etnik azınlıkları bastırmak ve asimile etmek için ne kadar ileri gidebileceğinin acı bir hatırlatıcısıdır. Bu, bütün bir kültürü silmeyi amaçlayan dehşet verici bir stratejidir ve kişinin kültürel mirasını ve ailevi bağlarını sürdürme yönündeki temel insan hakkının ihlalidir. Bu sadece bölgesel bir mesele değil; küresel kınama ve acil eylem gerektiren insani bir krizdir.

Hukuki ve İnsan Hakları Perspektifi

Doğu Türkistan’da Uygur çocukların ailelerinden zorla koparılması sadece derin bir insanlık trajedisi değil, aynı zamanda uluslararası hukukun ve insan haklarının bariz bir ihlalidir. Çin hükümeti tarafından yürütülen bu sistematik etnik temizlik kampanyası, Çin’in 1992 yılında onayladığı Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne açıkça aykırıdır. Sözleşme, çocukların kendi istekleri dışında ebeveynlerinden ayrılmaması gerektiğini açıkça belirtmekte ve çocuklarla ilgili tüm eylemlerde çocuğun yüksek yararının gözetilmesinin önemini vurgulamaktadır.

Dahası, bu eylemler BM uzmanları tarafından da belirtildiği üzere ayrımcılık yapılmaksızın eğitim hakkının ağır bir ihlalini teşkil etmektedir. Yatılı okullarda Mandarin ağırlıklı eğitime geçiş ve Uygurca eğitim veren yerel okulların kapatılması, kültürel hakların önemli bir unsuru olan anadilde eğitim hakkını açıkça baltalamaktadır.

Ayrıca, Çin devleti tarafından Doğu Türkistan’da uygulanan politikalar, ifade özgürlüğü ve aile hayatının mahremiyeti ilkelerine aykırıdır. Çin hükümeti, çocukları zorla devlet kurumlarına yerleştirerek ve aileleriyle iletişimlerini kısıtlayarak, çocukların düzenli kişisel ilişkilerini sürdürmelerine ve ebeveynleriyle doğrudan temas kurmalarına olanak tanıyan temel insan haklarını ihlal etmektedir.

İnsan hakları örgütleri ve hukuk uzmanları da dahil olmak üzere uluslararası toplum bu eylemleri defalarca kınamıştır. Uygur çocukların kültürel kimlik, aile hayatı ve ifade özgürlüğü haklarından mahrum bırakılması, Çin hükümetinin uluslararası insan hakları normlarını ve küresel insan hakları anlaşmaları kapsamındaki yükümlülüklerini göz ardı ettiğinin açık bir göstergesidir. Bu ihlallerin ciddiyeti ve ölçeği, Çin hükümetini sorumlu tutmak ve Uygur nüfusu için bu temel hakların korunmasını sağlamak için küresel toplumdan acil ve sağlam bir yanıt talep etmektedir.

Uluslararası Müdahale ve Savunuculuk

Çin hükümetinin Doğu Türkistan’daki korkunç insan hakları ihlallerine karşı uluslararası tepkiler artıyor, ancak krizin ciddiyeti karşısında yetersiz kalıyor. BM, insan hakları örgütleri ve çeşitli hükümetler Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerini kınadı.

İnsan hakları aktivistleri Çin’in eylemlerini şiddetle eleştirerek BM üye devletlerini bu eylemleri soykırım olarak tanımaya ve Çin’in BM İnsan Hakları Konseyi’ne yeniden seçilme teklifini reddetmeye çağırdı. Dahası, ABD hükümeti Doğu Türkistan’daki durumu soykırımın ve insanlığa karşı işlenen suçların bir devamı olarak tanımlamış ve Uygurların zorla çalıştırılmasında rol oynayan şirketlerin kara listeye alınmasına yol açmıştır.

Bu küresel tepki önemli olmakla birlikte, hala daha önemli ve uyumlu eylemler gerektirmektedir. Uluslararası toplum bu insan hakları ihlallerini sadece tanımakla kalmamalı, aynı zamanda Çin hükümetini sorumlu tutmak ve Uygur halkına yardım ve adalet sağlamak için somut önlemlerle aktif bir şekilde yanıt vermelidir.

Uluslararası toplumun bu eylemleri kesin bir dille kınaması ve Çin hükümetini sorumlu tutmak için kararlı adımlar atması zorunludur. Dünyanın dört bir yanındaki hükümetler, uluslararası örgütler ve sivil toplumlar bu korkunç insan hakları ihlalini sona erdirme çabalarında birleşmelidir. Hepimiz bu çocukların aileleriyle yeniden bir araya gelme, kültürel kimliklerini koruma ve korku ve baskıdan uzak yaşama haklarını savunmalıyız. Doğu Türkistan’daki Uygur ailelerin durumu, kolektif ahlaki kararlılığımızın bir sınavıdır.  başarısız olmayı göze alamayacağımız bir sınav.

Kaynak : https://habernida.com/konusulmayan-trajedi-cinin-uygur-cocuklari-ve-ailelerini-acimasizca-ayirmasi/?fbclid=

NOT : habernida.com’da yayınlanan bu önemli yazı tarafımdan yeniden redakte edilerek sunulmuştur.

 

Share
912 Kez Görüntülendi.