logo

trugen jacn

05 TEMMUZ 2009 URUMÇİ KATLİAMI 14.YILDÖNÜMÜNDE İSTANBUL’DA PROTESTO EDİLDİ

Urumçi Katliamı İstanbul’da Protesto edildi

UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ(UYHAM)

5 Temmuz 2009  Urumçi katliamının 14. yıl dönümünde şehitleri anmak ve Çin’in Doğu Türkistan’daki soykırım zulmünü protesto etmek amacıyla, Çin’in İstanbul Konsolosluğu önünde  protesto eylemi gerçekleştirildi. 

Eylemde ellerinde Ay yıldızlı Al ve Gökbayraklar taşıyan,  çeşitli sloganlar yazılı pankartlar ile Çin zindan ve Toplama Kamplarında tutuklu  Uygur Türklerinin  fotoğrafları  taşıyan Uygur Protestocular “Zalim Çin, soykırımı durdur! –  Doğu Türkistan’a özgürlük! –  Tek Yol  Mücadele –  Tek kurtuluş Bağımsızlık”   sloganları attı.

Tarabya Meydanında toplanan Kalabalık guruba ve basın mensuplarına   daha sonra,  Doğu Türkistan STK’lar birliği başkanı  Hidayetullah Oğuzhan tarafından  basın açıklaması yapıldı

Okunan Basın Açıklaması Metni Şöyle;  

5 Temmuz Urumçı Katliamının 14. Yıldönümü Basın Açıklaması

Saygı değer basın mensupları:

Bugün biz burada işgalci Çin’in barışçıl protestoları bastırmak için orantısız şiddet uygulaması sonucu, binlerce Doğu Türkistanlının katledildiği, binlercesinin kayıplara karıştığı 5 Temmuz Urumçi Katliamının yıldönümü münasebetiyle, Doğu Türkistan’da hala devam etmekte olan Soykırımı da hatırlatarak için bu basın açıklamasını gerçekleştirmekteyiz.

14 sene önce Çin’in Guang Dong eyaleti Shauguan şehrinde fabrikada zorla çalıştırılmak için ailesinden ve yurdundan alıkonulan 819 Uygur genci, ucuz iş gücü olarak pazarlandıkları fabrikada 10 bin Çinli işçi ile yabancı bir kültür ve toprakta yaşamaya mecbur bırakıldı. Devlet faşizmi ile normalleştirilen ırkçılık sonucu fabrika içerisinde de taciz ve zorbalığa uğradılar. Yardım istekleri işgalci polisler tarafından görmezden gelindi, Uygur kızlarının tecavüze uğraması ise bardağı taşıran son damla oldu. Kendi haklarını ve onurunu korumak isteyen Uygurlar 26 Haziran gecesi tecavüzcü Çinlilerin toplu saldırısına uğradı, bu saldırı sonucu onlarca Uygur genç öldürüldü ve yüzden fazla kişi yaralandı. Tüm bu vahşilikler yaşanırken polisler olaya müdahale etmedi aksine Uygur işçileri tutukladı.

26 Haziran Shauguan saldırısı ardından, olayla alakalı hiçbir hukuki hamle yapmayan aksine sansürleyen işgalci Çin’e karşı Doğu Türkistan halkı 5 Temmuz günü Urumçi şehrinde adalet çağrıları ile barışçıl protesto başlattı. Halkın barışçıl adalet arayışı Çin işgal güçleri tarafından orantısız güç uygulanarak bastırıldı, medyaya her iki olay hakkında da sansür getirildi ve karalama propagandası yapıldı. 26 Haziran ve 5 Temmuz katliamı sürecinde işgalci Çin kışkırtmak, provokatörlük yapmak, yalan propaganda yapmak, Çinli yerleşimcilere silah dağıtmak ve sadece Uygurların bastırılması gibi yöntemler ile planlı sistematik çalışma yapmıştır ve sonuç olarak, binlerce kişi öldürüldü ve on binlerce kişi tutuklandı. Kendi meşruiyetini zorbalık üzerine kuran, adaleti ve insan onurunu hiçe sayarak yağmalar üzerine inşa edilen terörizmin devletleşmiş hali olan işgalci Çin, Doğu Türkistan halkının hak arayışını olabilecek en kanlı şekilde bastırdı.

Temel insan haklarına bile saygı göstermeyen, suçluları cezalandırmayan ve sivil halka karşı aşırı güç kullanan merkezi Çin otoritesi, yaşanan katliamda ciddi bir şekilde sorumluluk taşımaktadır. Urumçi Katliamında, halkın barışçıl protestolarına yanıt olarak gösterilen orantısız şiddet, insanlık değerlerine ve uluslararası insan hakları standartlarına aykırıdır. 5 Temmuz Urumçi katliamı, Faşist Çin’in 74 senelik işgal sürecinde Doğu Türkistan halkına yönelik uyguladığı baskı, asimile, sansür ve yok etme politikasının en çarpıcı örneklerinden biridir.

İşgalci Çin’in Urumçi’de işlediği bu katliam suçuna karşı dönemin başbakanı Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan adeta soykırım yaşanmıştır diye nitelendirmiştir ve güçlü tepki vermiştir. Ancak uluslararası kamuoyu ve devletler tarafından binlerce insanın öldürüldüğü katliamdan sonra, yeteri kadar tepki görmeyen Çin’in geçtiğimiz 14 sene boyunca insan hakları ihlalleri ve katliamları katlanarak devam etti.

2014 senesinden sonra ise baskı politikası birçok devlet ve uluslararası kuruluşun kabul ettiği terim ile soykırım politikası olarak değişti ve Doğu Türkistan’ın farklı bölgelerinde Nazi rejiminden aşina olduğumuz binlerce toplama kampları inşa edildi. Günümüze kadar terör ve iki yüzlülük suçlaması ile milyonlarca insan bu kamplara kapatıldı. Söz konusu Nazi kampları dini ve kültürel kimlikten arındırma aracı olarak Doğu Türkistan halkının özgürce dinini, dilini, kültürünü ve tüm insan haklarını yaşamasını yasaklayan, köle işçilik, toplu tecavüz, organ çalma, işkence, ilaç deneyimi, aşağılama ve usulsüz infazın söz konusu olduğu, en son sızan belgelere göre 10 küsur yaşındaki küçük çocuklardan tutun, 90 yaşına girmiş yaşlılara kadar herkesin kapatıldığı asimile amaçlı kurulmuş, bir sistematik soykırım uygulamasıdır.

Doğu Türkistan’da ve Çin’in iç eyaletlerinde Doğu Türkistanlı gençler zorlu çalıştırılmakta ve 26 Haziran, 2009 Shauguan’de yaşanan aynı saldırılara her gün maruz bırakılmaktadır. 500 Binden fazla Doğu Türkistanlı çocuk, çocuk kamplarında asimile edilirken, okullar, kamu kurumları ve tüm yaşam alanlarında anadil ve İslam simgeleri yasaklanarak, Müslüman Doğu Türkistanlı olmak imkansızlaştırılmış ve suç olarak nitelendirilmektedir. 10binden fazla caminin imha edildiği ya da amacı dışında kullanıldığı Doğu Türkistan’da günümüzde İslam yasaklanmıştır. İslamofobik Çin otoritesi, Müslüman olmayı yasaklamakla beraber, İslami yaşama aykırı tüm aktiviteleri zorunlu hale getirmiştir. Doğu Türkistan halkı Ramazan aylarını teravihlerle değil, içki yarışlarıyla geçirmeye zorlanmaktadır. Son 7 senede Doğu Türkistan’ın farklı bölgelerine milyonlarca yerleşimci Çinliler getirilmiş ve Doğu Türkistan’ın demografik yapısı bozulmuştur. Aynı zamanda Doğu Türkistan halkına yönelik zorlu kürtaj ve zorlu kısırlaştırma çalışmaları sonucu Doğu Türkistan halkının nüfusunda gerileme yaşanmış ve doğum oranı yüzde 80 civarında azalmıştır.

Tüm bunlardan açıkça görülüyor ki Çin 21. yüzyıl insan medeniyetinin üzerine kurulu olduğu tüm değerlere düşmandır. İşgalci Çin, İnsan hayatı için onurlu bir mücadelenin sonucu olarak tarihin tozlu sayfalarına gömülen kölelik ve faşizm gibi insan hayatını yok sayan tüm cinayetleri Doğu Türkistan’da yeniden hayata geçirmektedir.

Yayılmacı  ve emperyalist  bir amaç ile   başlatılan Çin’in ” Tek Yol-Tek Kuşak “Projesinin garantilenmesi için söz konusu sistematik soykırım uygulamalarını reva gören işgalci Çin, kendi varlığı ile faşizme, otoriterliğe ve yayılmacılığa umut olmakta, insan hakları ihlalleri ve katliamları politik gücü ile normalleştirerek bu duruma sessiz kalmaya zorlanan toplumların vicdanını köreltmekte, ahlakını yozlaştırmakta ve tüm insanlığa her geçen gün daha büyük tehlike arz etmektedir.

Uluslararası kamuoyu bu tehdidin farkına varmalı, insanca yaşamanın korunduğu bir düzen için, Doğu Türkistan halkının adalet arayışını gündem etmeli, işgal altında kalmış topalaklarını bağımsızlığa kavuşturma mücadelesine destek vermeli ve vefat eden Doğu Türkistanlıların hatırasını onurlandırmalıdır. Çin rejiminin insanlık dışı eylemlerine karşı ses çıkarmak ve benzeri olayların tekrar yaşanmaması için çabalamak sadece Doğu Türkistanlıların değil tüm insanların vicdani vazifesidir. Biz Uluslararası Doğu Türkistan STK’lar Birliği ve ortak kuruluşları olarak, yani Doğu Türkistan halkı olarak, tüm insan medeniyetinin ve değerlerinin ortak düşmanı olan bu şer oluşumuna karşı soykırımın durdurulması ve işgalin sonlanmasına yönelik meşru mücadelemizi hiç durmadan sürdürmekteyiz.

Son bir sene içerisinde uluslararası düzeyde birçok iyi gelişme de yaşandı. Türkiye devleti Doğu Türkistan meselesinde daha güçlü tavrı sergiledi, Büyük Millet Meclisinde Çin’e karşı sesler hiç susmadı, Urumçi yangını hakkında Çin sorguya çekildi, Çin’in Türkiye’deki Doğu Türkistan halkı üzerinden yapmak istediği çirkin pazarlığı Dış İşleri Bakanlığınca reddedildi ve ifşa edildi. 9 devlet ve Avrupa Birliği parlamentosu Doğu Türkistan’da yaşanmakta olan durumu soykırım olarak nitelendirdi. BM insan hakları konseyi Çin’i insanlığa karşı suç işlemek ile kınadı. Amerika parlamentosu Uygurların zorla çalıştırmasını engelleme yasası çıkarttı.

Ama tüm bunlara rağmen, Doğu Türkistan’da zulüm her geçen gün artarak devam etmektedir. Çin soykırım suçunu gizlemek için propaganda çalışmaları yürütmekte, diasporadaki adalet için mücadele eden tüm Doğu Türkistanlıları terör ile suçlamakta, İslam ve Türk dünyasını susturmak için siyasi, ekonomi ve sosyal yaptırımlar uygulamakta, propaganda çalışması amacı ile Müslümanların kutsalı olan Kudüs meselesini PR çalışması olarak kullanmakta, yanıltıcı bilgiler yayarak dezenformasyon çalışmaları yürütmektedir. Türkiye, Malezya ve birkaç ülke dışında, Türk-İslam Dünyasının işbu soykırıma karşı sessiz kalması, ihmal etmesi ve hatta kendi topraklarında Doğu Türkistan çalışmalarını kısıtlaması Çin’i cesaretlendiren ve soykırımın dozunu daha da arttırması için yeşil ışık yakan bir acı gerçeğimizdir.

Doğu Türkistan’da yaşanmakta olanlar, Uluslararası kuruluş ve ülkelerin daha samimi, daha verimli, gerçekçi ve cesaretli adımları atmasını icap etmektedir.

Bu minvalde biz Uluslararası Doğu Türkistan STK’lar Birliği olarak, şunları haklı taleplerimiz olarak Dünya kamuoyuna sesleniyoruz:

  1. Demin saydığımız soykırım niteliğindeki insan hakları ihlalleri ve devlet terörünün tek nedeni Doğu Türkistan’ın işgal altındaki toprak olduğu kantatındayız. Nitekim Tarihi kanıtlar çerçevesinde Doğu Türkistan’ın bağımsız devlet olarak devam etmiş, 1949 senesinde Çin tarafından işgal edilmiş bir toprak olduğu gerçeği Uluslararası kamuoyunca kabul edilmelidir. Ve BM Sömürge Altındaki Ülkelere ve Halklara Bağımsızlık Verilmesine Dair Bildirisi gereğince Doğu Türkistan halkının tam haklı olduğu bağımsızlık girişimlerine koşulsuz ve çekincesiz destek verilmesi tüm bağımsız ülkelerin görevidir.
  2. Doğu Türkistan’da soykırımın yaşanmakta olduğu gerçeği tüm devletler ve BM genel kurulunca kabullenmeli ve evrensel insan hakları beyannamesi ve soykırımın önlenmesi beyannamelerindeki hamleler gerçekleştirilmelidir
  3. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, BM İnsan Hakları Konseyi, Avrupa Birliği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi, İnsan Hakları İzleme Örgütü, İslam İşbirliği Teşkilatı, İslam Dünyası Ligi, Türk Devletleri Teşkilatı ve diğer ulusal ve uluslararası kuruluş ve mekanizmeler Doğu Türkistan soykırımını ihmal etmekten kaçınmalı ve acil adımlar atmalıdır
  4. Çin ile ilişki içerisinde olan devletler soykırımın durdurulması için daha sert yaptırımlar uygulamalıdır
  5. Zorla çalıştırılmakta ve her gün ırkçılık ve saldırıya maruz bırakılan köle işçilerin kurtulması için devletler boykot yasağı çıkartmalı ve köle işçiliğe karışan tüm şirketlere yaptırım uygulamalıdır
  6. Çin’in sömürge siyasetlerinin tümü engellenmeli ve Doğu Türkistan’ın demografik açıdan tahrip edilme girişimlerine son verilmeli, yerleşimci Çinli akını durdurulmalıdır
  7. Soykırımın durdurulması ve asil sebebi olan işgalin sonlanması için Doğu Türkistan halkının yürütmekte olduğu haklı mücadelesinin meşruiyeti kabul edilmeli, daha çok destek sağlanmalı, BM, İslam İş birliği Teşkilatı, Türk Devletleri Teşkilatı ve diğer Uluslararası kuruluşlarda Doğu Türkistan temsilcilerinin bulunmasının yolu açılmalıdır
  8. Çin’in uyduruk yalanları sonucu tutuklanan ve hayatı tehlikede olan Suudi Arabistan, Fas ve Tayland’daki Uygurlar Türkiye’deki akrabalarına kavuşturulması için serbest bırakılmalıdır

Son olarak, Birliğimiz ve Doğu Türkistan halkı adına bize destek verip burada hazır olan tüm sivil toplum kuruluşları, kıymetli misafirlerimiz ve gazetecilere şükranlarımızı sunuyoruz.

Söz Verilen  STK. Başkan ve Temsilcilerinin Konuşmaları şöyle ;
 Genç İHH Başkanı Muhammet Cihat Çelik  : Doğu Türkistan’ın yeryüzünde en büyük insan haklarına maruz kaldığını, sadece fiziki değil, sürekli olarak devam eden kültürel ve sosyal bir soykırımın yaşandığını söyledi. Yaşanan soykırımların en acı örneklerinden birisinin 5 Temmuz 2009’da Urumçi’de yaşanan katliam olduğunu vurgulayan Çelik, “Bugün 14 yıl önce meydana gelmiş ve kapanmış bir hadiseyi değil hala hatif bir şekilde devam eden bir soykırıma karşı ses yükseltmek için bir araya geldik. Bugün buradan tüm İslam âleminin halklarına, toplumlarına, yöneticilerine bir kez daha sesleniyoruz! 21’inci yüzyılın bu büyük ayıbına karşı artık herkes pozisyonunu alsın. Uygulanabilecek tüm diplomatik enstrümanlar Çin devletine karşı kullanılmalı. Eğer bu tedbirler alınmazsa çok yakın bir zamanda yeni Urumçi’ler ile karşılaşmamız maalesef ihtimal dâhilinde olacaktır.” dedi.

Uluslararası Hukukçular Birliği Genel Sekreteri Av. Necati Ceylan :

Doğu Türkistan’da yaşanan zulmün temel nedeninin orada yaşayanların Müslüman olmaları olduğunu belirterek, “Birleşmiş Milletler İnsan hakları ve buna benzer kurumlar emperyalizme hizmet eden kuruluşlardır. Onun için Doğu Türkistan’daki kardeşlerimizin mücadelesi bizim mücadelemizdir. Bu genel anlamda anlaşılıyor ki, İslam hedef gösterilerek yapılan tüm zulümler, insan hakları ihlalleri hak ve batıl kavgasının temelini gösteriyor. Onun için Doğu Türkistan özgür oluncaya kadar sorumluluğumuz devam edecek.” diye konuştu.

Diyanet Sendikası İstanbul Şubesi başkanı sayın Ali Şükür Yılmaz :

Hz. İbrahim (as) ve  Hz.Musa (as)’ın yolundan gitmezsek bu tür zulüm ve katliamların devam edeceğini,Ancak Allah’in ve Peygamberlerin yolunu takip ettiğimiz takdirde baskı, zulüm ve  katliamların mutlaka sona ereceğini bildirdi.

Uluslararası Türkistanlılar Dayanışma Derneği Başkanı Burhan Kavuncu :

Önceki ümmetlerin de çok büyük acılar yaşadığını ve hatta Kur’an-ı Kerim’de peygamber ve O’nunla birlikte olanlar, ‘Allah’ın yardımı ne zaman? Diye haykırırken, peygamberin takipçisi olan ümmet olarak feryatlarını arşa yükselterek Allah’tan yardım dilediklerini söyledi.

Akıncılar Hareketi İcra Kurulu Başkanı Mehmet Şahin,

Yeryüzünde emperyalist ve siyonistlere karşı mücadele eden ve son olarak Filistin’de şehit düşenler ile Doğu Türkistan’da şehit olanları rahmetle yâd ederek konuşmasına başlayan  Şahin,mevcut iktidar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Çin ile olan ilişkilerde Doğu Türkistanlıların yalnız olmadığını gösteren yeni adımlar atması talebinde bulunduklarını bildirdi. Doğu Türkistan davasını öz davaları olarak gördüklerini vurgulayan Şahin, Uygurları asla yalnız bırakmayacaklarını, bu uğurda bedel ödenmesi gerekirse ödemeye hazır olduklarını söyledi.

 Umut Kervanı Genel Başkan Yardımcısı Cemal Çınar :

Müslümanların  etnik kimlik bilincinden sıyrılarak  İslam üst kimliğinde ancak  bir araya gelinebildiği oranda zalimlerin zulümlerine karşı konulabileceğini vurguladı. 5 Temmuz’da yaşanan bir katliamın yıldönümü için buradayız. Sadece 5 Temmuzda değil senenin 12 ayında her günde bir mazlumun mutlaka hayat hikâyesi, her gecesinde feryat eden bir bacımızın figanı var. Bugün Başbağlar Katliamının da yıldönümü. Filistin’de, Yemen’de, dünyanın her tarafında yapılan zulümleri görürken kendimden utanıyorum. Ümmet olarak üst kimliğimiz olan ümmet kimliğini bırakıp ulusal kimliklere büründükten bu yana ne namuslarımız emniyette ne çocuklarımız hayat yaşamakta ne de insanımız insanca yaşayabilmektedir. Bazı zulümler öyle bir doruğa gelir ki gerçekten de canlı-cansız varlıklar feryat edip karşı çıkar. İşte Doğu Türkistan’da zalim, sosyalist, komünist Çin rejiminin yaptığı bu katliamı bırakın unutmayı dile getirmekten hayâ ediyoruz. Kardeşlerim! Ümmetin sorunu İslam üst kimlik sorunudur. Zalimlerin zulmü ümmetin parçalanmışlık halidir. Bugün İslam âlemini yöneten yöneticiler, ilim önderleri, dergâh şeyhlerimiz şöyle bir silkinip baksalar…

Doğu Türkistan, Hoca Ahmet Yesevi’nin, Farabi’nin, yani ilmin irfanla, gücün imanla, amelin gayret ile birleştiği, tüm dünyaya unutulması mümkün olmayan eser ve şahsiyetlerin yetiştiği yiğitler meydanıdır. Ümmeti bir bütün olarak düşünerek İslam üst kimliğinde bir araya gelebildiğimiz oranda zalimlerin zulmüne karşı sesimizi çıkartabiliriz.  Bir beşer olarak zalimlerin zulmünü, mazlumların ahını anlatmanın zor olduğunu belirten Çınar, İslam âlimleri, İslam İşbirliği Teşkilatı, İslam ülkelerinin yöneticilerine seslenerek fıkıh kitaplarında istinca meseleleri yerine ümmetin içinde bulunduğu mevcut  durumunun tartışılması gerektiğini ifade etti.

Yeniden Rafah Partisi  İstanbul  İl  Başkanı Cemil Cedit : 

Çin’in Doğu Türkistan’da işlediği insanlık suçları ile  diğer baskı, zulüm ve soykırım uygulamalarının ve diğer suç faaliyetlerinin sosyal medyada özgürce yayıldığını belirterek, bu konuda tüm İslam alemini sosyal medyada Doğu Türkistan halkı adına ses çıkarmaya  davet ettiğini  bildirdi.

İFAM Vakfı Başkanı Dr.  İhsan Şenocak :

Samsun’dan İnternet üzerinden bağlanarak  bu kentteki  Doğu Türkistan gönüllüleri ile birlikte Tekbir nidaları eşliğinde İslam ümmetine seslendi ve Doğu Türkistan’a sahip çıkmalarını istediğini açıkladı.

Konuşmaların tamamlanmasından sonra Satuk Buğrahan İlim ve Medeniyet Vakfı Başkan Yardımcısı Ömer Karı Hacı  tarafından yapılan  duanın ardından protesto  eylemine katılan kalabalık  sessizce dağıldı.

Kaynak : https://www.tum1haber.com/genel/urumci-katliami-istanbulda-protesto-edildi.html  

Share
4338 Kez Görüntülendi.