logo

trugen jacn
14 Mart 2014
Genel

ULUSLARARASI TOPLUMUN KIRIM SINAVI

Uluslararası toplumun Kırım sınavı

Rusya özellikle Kırım üzerinden estirdiği soğuk rüzgarla hem Ukraynalıların hem de Batılı devletlerin tepkisi çekiyor. Kırım 16 Mart’ta kendi kaderini belirlemek üzere sandık başına gidecek. Uluslararası gözlemcilerin dahi giremediği bölgede sağlıklı bir referandumunun yapılması mümkün görünmüyor

Sinan Özdemir/ Dünya Bülteni – Brüksel

Viktor Yanukoviç’in Kiev’den ayrılmasıyla Ukrayna’da eylemlerin son bulması bekleniyordu; ancak öyle olmadı ve Ukrayna bir anda kendini küresel bir krizin merkezinde buldu. Ukraynalılar, bir tercihe zorlanmakla birlikte, her şeyden önce, Kiev muharebesiyle kendi bağımsızlıklarını muhafaza etmenin yolunu aradılar. Yanukoviç’in gidişiyle krizin mutlu sonla son bulacağı ve Rusya’nın ortaya çıkan yeni durumu doğrudan Rusya yanlısı olmasa da yakın durabilecek bir isimin cumhurbaşkanlığına getirilmesiyle itiraz etmeyeceği düşünülüyordu. Ne var ki, evdeki hesap tutmadı ve bir anda Kiev muharebesinden Kırım muharebesine geçildi. Rusya seçimlere kadar Yanukoviç’i tanımaya devam edeceğini söyleyerek Kiev’de beliren yeni iktidarı tanımayacağını ifade ediyor.

Rusya özellikle Kırım üzerinden estirdiği soğuk rüzgarla hem Ukraynalıların hem de Batılı devletlerin tepkisi çekiyor. Kırım’da sahnelenenler bir “deja vu” hissi uyandırıyor. Oluşturulan fiili durumun sonunda Kırım 16 Mart’ta kendi kaderini belirlemek üzere sandık başına gidecek. Uluslararası gözlemcilerin dahi giremediği bölgede sağlıklı bir referandumunun yapılması mümkün görünmüyor. Bölgede Rusların yanı sıra yaşayan Tatarların ve Ukraynalıların sürece destek vermeye zorlandıkları gelen haberlerin arasında. Kırım Tatarlarına sunulan vaatler arasında referandum sonrasında oluşturulacak yeni Kırım’da önemli siyasi görevlerin verilmesi, okullarda tedrisatın kendi dillerinde yapılması ve maddi destek sözü bulunuyor. Toplumsal bilinç altında Rusya’nın pozitif bir yerinin olmaması (1930’larda Sovyet Rusyası’nın bölgeyi açlığa terk etmesi ve Stalin döneminde yaşanan büyük kıyım, sürgün) birleşik Ukrayna tercihini öne çıkarıyor. Bu noktada Ankara’nın desteğini esirgemeyeceği ve her türlü olasılığa karşı sahip çıkacağına olan inançları çok büyük.

Rusya bütün platformlarda yansıtmaya çalıştığı uluslararası hukuk şampiyonu imajını Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü hiçe sayarak, referandum sürecine destek vererek ve dolaylı yollardan iç içlerine müdahale ederek gölge düşürmüştür. Bununla birlikte, Rusya bu güç oyununda diğer küresel aktörlerden çok farklı davranmayarak hukuku kendi amaçları doğrultusunda kullanmaktan çekinmeyeceğini ve krizi tırmandırmayı tercih ederek gerekirse çatışmadan kaçınmayacağını da göstermiştir. Bu süreçte Çin Birleşmiş Milletler’de Rusya’nın yanında yer aldıysa da Rusya’nın Ukrayna’da kendisiyle çelişkiye düştüğünü görmüyor değil. Çin yaptığı açıklamada Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve içişlerine karışılmaması gerektiğini vurgulayarak Rusya’yı dolaylı olarak uyarma gereği duymuştur. Çin’in bu tutumunda Ukrayna ile yürüttüğü ekonomik işbirliğinin (tarım ve silah sektöründe) sekteye uğrayabileceği korkusunun etkili olduğunu düşünmekte mümkün.

Vladimir Putin’in geçen hafta on günlük sessizliğin ardından gerçekleştirdiği ilk basın toplantısının satır aralarına bakıldığında, uluslararası toplumda uzunca bir zamandan bu yana görülen bölünmüşlüğün bir realite olarak, çok daha güçlü bir şekilde, Ukrayna kriziyle dışa yansıdığı ve Batı blokunun kendi çıkarlarını önceleyerek küresel meselelerde çözümsüzlüğü artırdığına olan inancının ifadelerinde yer yer kızgınlığa dönüştüğünü görmek mümkün idi. Suriye krizinden farklı olarak Ukrayna krizinde Rusya’nın doğrudan taraf olması belirsizlikleri artırıyor. Putin, Novy Rusya ideali çerçevesinde, görücüye çıktığı Soçi Kış Olimpiyatları’nın (olimpiyatlar öncesinde yaptığı bütün açılımlara rağmen) Batılı devletlerce (dolaylı olarak) boykot edilmesine duyduğu tepki bir yana son yaşananlar ve karşılıklı yapılan açıklamalar “Yeni Rusya” realitesinin hatırlatılması bakımından büyük önem taşıyor. Batı’da söylenenlere bakıldığında yaşanan “şaşkınlığın” Rusya’nın bakışını güçlendirdiğini söyleyebiliriz. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği “yaptırımdan” söz etse de sınırlı tutulacağı Almanya’dan ve İngiltere’den yükselen seslerden anlaşılıyor. NATO’nun beklenmedik çıkışı son on gündür Batı’dan yükselen en önemli ses oldu. Amerika’nın son dönemde Avrupa meselelerine ilgisiz kalması anlaşılabilir; ancak Avrupa’nın kendi içinde Rusya karşısında yaşadığı bölünmüşlüğün Amerika ile yaşadığı bölünmüşlükten farklı olarak (gerektiğinde) olumlu sonuçlar doğurmadığı gibi avantajına da olmadığı çok açık. Rusya’nın Avrupa’nın üçüncü ticari ortağı olduğu düşünüldüğünde iplerin kolay koparılamayacağı ve bir bağımlılığın olduğu söylenebilir. Avrupa ne kadar Rus gazına ihtiyaç duyuyorsa, Rusya fert başına düşen milli gelirinin yüzde ellisini karşıladığı gaz satışlarına ihtiyaç duyuyor.

Birlik üyeleri içinde Almanya’dan bölgesel ve küresel sorumluluklarını (özellikle güevenlik konularında) yerine getirmesi bekleniyor. Ukrayna krizi ve Kırım’da başgösteren sorunlar Alman diplomasisinin ilk ciddi sınavı oldu. Almanya bütün ilişkilerini kullanarak krizi çözme niyetinde. Ancak fotoğrafa yakından bakıldığında ortak mekanizmaların bulunmaması belirsizlikleri artırırken (2008 Gürcistan müdahalesi sonrasında sağlanmayan barışın bugün yaşananlar üzerinde etkili olması gibi), kalıcı çözüme ulaşılmasını da engelliyor. Bu doğrultuda, Avrupa Birliği’nin gelecek günlerde bir dizi karar alması da gerekecek. Öncelikle Ukrayna ile kriz öncesi imzalanması beklenen “serbest ticaret sözleşmesinin” yeniden gözden geçirilip geçirilmeyeceği, Rusya’nın isteği doğrultusunda sürece dahil edilip edilmeyeceği, Doğu Avrupa İşbirliği’nin nasıl bir sürece gireceği ve Moldova’nın üyelik sürecinin nasıl şekilleneceği cevabı aranacak soruların başında geliyor.

Bu sebepten Ukrayna krizinin çözüme kavuşturulması tarafların iyi niyet içinde hareket etmesini gerektiriyor. Kırım’da yaşananlar Libya müdahalesinden bu yana uluslararası ilişkilerde görülen güven bunalımının son trajik örneğini oluşturuyor. Bu çerçevede doğru mekanizmaların ortaya konamaması krizi derinleştirmekle kalmayacak, kaçınılmaz olarak benzer oldubittilerin önünü de açacaktır!

 

Etiketler: »
Share
1085 Kez Görüntülendi.