logo

trugen jacn

ÇİN İŞGALİNDEKİ DOĞU TÜRKİSTAN’DA YAŞAYAN TÜRKLER ÖLSÜN MÜ ?

Emrullah BAYRAK

Dünya Sağlık Örgütü, Çin’in, ilk virüs vakalarını zamanında bildirmediğini açıkladı. Koronavirüsü, ihmalkâr davranışlarıyla dünyanın başına bela eden Çin, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Uygur Türklerine de soykırım uyguluyor.

Uygur Türklerinin virüsle nasıl mücadele ettiklerini, nasıl korunduklarını dahi bilmiyoruz.

Doğu Türkistan’daki asimilasyon politikalarına karşı dünya, kör ve sağır. Zulümlere sessiz kalmakla yetinmeyip alttan alta da destek veriyorlar.

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’nin toplantısında 46 ülke, Çin’in Uygur Türklerine yönelik zorbalıklarına, toplama kamplarına, insanlık dışı uygulamalarına destek veren mektuba imza attı.

Bu imzacılar arasında İslam ülkeleri de var: Suudi Arabistan, Mısır, Filistin, Yemen, Suriye, Irak, İran, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Pakistan, Bahreyn, Umman ve Sudan.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor: “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, Kur’an bir vadide, onlar başka bir vadide olurlar.”

Bu Hadis-i Şerif, tam da günümüz İslam dünyasını anlatıyor. Tabi İslam dünyası diye bir şey varsa.

Uygur Türklerine yapılan zalimlikleri, elbette ‘özgür basın’ımızdan öğrenmiyoruz. Çünkü ‘özgür basın’ın daha önemli işleri var.

Ülkeyle birlikte uçuşa geçtikleri için Doğu Türkistan, hava sahalarına girmiyor.

Genelde sosyal medyada konuya ilişkin açılan hesapların yaptığı paylaşımlardan görüyoruz. Ya da uluslararası gazete veya ajansların geçtiği haberlerden Çin işkencelerini öğreniyoruz.

Siber güvenlik firması Lookout’un raporuna göre firmanın istihbarat ekibi, Çin destekli bilgisayar korsanları tarafından oluşturularak Uygurları hedef alan “SilkBean”, “DoubleAgent”, “CarbonSteal” ve “GoldenEagle” adında 4 casus yazılım keşfetti. Raporda, Çin destekli bilgisayar korsanlarının 2013’ten beri Uygur Türklerini takip ettiği, bu durumdan Türkiye ve Kazakistan’ın da aralarında bulunduğu 14 ülkedeki Uygur toplumunun etkilenebileceği belirtildi.

Lookout’ta Siber Tehdit İstihbarat Mühendisi olarak çalışan Apurva Kumar, New York Times’a verdiği demeçte, Çin’in bu yazılımlar aracılığıyla bir avcının avını takip etmesi gibi Uygurlar nereye, hangi ülkeye giderlerse gitsinler onları izlediğini söyledi.

Amerika, göstermelik de olsa Uygur Türklerine yönelik baskı politikalarından dolayı Çin hakkında çeşitli yaptırım kararları alıyor. Menfaatler çatışmadığı sürece de devreye sokuyor. Uygur Türklerinin yaşadığı acılar, Türkiye’de olmasa da ABD gündemini meşgul ediyor. Dışişleri düzeyinde Çin politikalarına yönelik tepkisel açıklamalar yapılıyor.

Doğu Türkistan’da oruç tutanların ihbar edilmesi isteniyor. Namaz yasaklanıyor. Aileler paramparça ediliyor.

İşkence yapılıyor, çocuklar ailelerinden koparılıp yetimhanelerde işkence ediliyor, kadınlar zorla kürtaj ediliyor.

İnsanlar yakınlarından haber alamıyorlar, Uygur Türkleri zorla kamplardaki fabrikalara gönderiliyor. Çin hükümeti, ajanlarının, Uygur aileleriyle beraber yaşamasını zorunlu kılıyor.Reklam

Zalimliklerin dehşetini anlatmaya sanıyorsam bu haber yeter:

Associated Press (AP) ajansının haberine göre ABD Gümrük ve Sınır Koruma Yetkilileri (CBP), New York’ta Çinli bir şirketin, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki kamplarda tutulan insanların saçlarından elde ettiğinden şüphelendikleri bir saç ürünleri sevkiyatını durdurdu.

Yetkililer, söz konusu sevkiyattaki saç örgüleri ve diğer güzellik aksesuarlarının bulunduğu ürünlerin ağırlığının 13 ton, maddi değerinin 800 bin dolar olduğunu açıkladı. Sevkiyatın, özerk bölgedeki Hotan vilayetine bağlı Lop ilçesinde faaliyet gösteren Lop County Meixin Hair Product Co. Ltd. tarafından yapıldığı ifade edildi. CBP Ticaret Ofisi Baş Yönetici Asistanı Brenda Smith, “Bu ürünlerin üretimi ciddi bir insan hakları ihlalini teşkil ediyor.” dedi.

Garip olan, bu zorbalıklar karşısında Türkiye’deki çıldırtan sessizlik. Çin’e karşı yaptırım mı dediniz? Aklımızın ucundan dahi geçmez çünkü ihracatı artırmanın derdindeyiz.

En milliyetçisinden en dindarına varana kadar herkes, Deve kuşu gibi başını kuma sokmuş.

Uygur Amerikan Derneği Başkanı Kuzzat Altay, bu sessizliği şu sözlerle eleştiriyor: Filistin için dünyayı ayağa kaldıranlar Uygurlar için susuyor. Davanız İslam ise Uygurlar da Müslüman, davanız Türkçülükse Uygurlar da Türk. İnsanların iki yüzlü davranmaması gerektiğini düşünüyoruz.”

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 30 Temmuz 2019 tarihinde, Çin’in daveti üzerine değişik kurumlardan oluşan yaklaşık 10 kişilik bir heyetin oradaki durumu görmek için gideceğini söylemişti.

Dili geçmiş zaman.

Bu 10 kişilik heyetten, açıklamanın üzerinden 1 yıl geçmesine karşın haber alınamıyor. Anlaşılan sırra kadem bastı.

Haftada en az birkaç kez İsrail’in Filistin’i işgali, ‘ilhak planı’ konusunda haklı olarak açıklama yapan Dışişlerinin Uygur Türklerine yönelik arşa dayanan zulümleri hakkında bu sessizliğine nasıl bir anlam vermemiz gerektiğini sizlere bırakıyorum.

Yoksa “bizim derdimiz bize yeter” mi diyoruz?

“Ayasofya ibadete açılsın mı açılmasın mı?” tartışmalarını yaparken Doğu Türkistan’ı Çin’in olmayan insafına bırakmışız.

Oysa Danıştay 10. Dairesi Savcısı, Ayasofya hakkındaki karar geçmişte Bakanlar Kurulu tarafından alınmıştır. Ayasofya’yı açmak Bakanlar Kurulu’nun yani Cumhurbaşkanlığının takdirindedir, bu nedenle davanın reddi gerekir. şeklinde görüşünü beyan etti ki büyük ihtimal Danıştay da bu mütalaaya göre kararını verecek.

Siyaseten kullan kullan kenara bırak.

Filistin ve Ayasofya duyarlılığının hiç olmazsa binde birinin Uygur Türklerine gösterilmesi gerekmez miydi?

Ayasofya’da namaz kılmak için abdestini almış virüs sebebiyle seccadesiyle bekleyen, Türkiye’nin Ayasofya hamlesini ABD’nin Kudüs hamlesine verilecek bir cevap olarak gören, Filistin deyince İsrail’e tepki amaçlı sokağa koşan kardeşlerim, Doğu Türkistan için ne zaman harekete geçeceksiniz?

Filistin başta olmak üzere akla gelebilecek her şey için toplantılar ve mitingler düzenleyen siyasi partilerimiz, niçin Çin zulmüne karşı da bir miting veya toplantı organize etmiyorsunuz?

“Milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık” diyen partiyle ortaklıktan öte iktidarlık yapan milliyetçi kardeşlerim, soydaşlarınız için bu içe kapanıklığınız, suskunluğunuz neden?

Özgürlüğü için sanal dünyada yaşayıp “sosyal medyama dokunma” diye etiketler açan kardeşlerim, Uygur Türklerinin özgürlüğü için Çin’e tepki amaçlı ne zaman kampanya başlatacaksın?

Virüs sebebiyle canının derdine düşmüş insanoğlu, Doğu Türkistan’daki insanların işkenceden kurtulması için onların canını da en az kendi canınız kadar ne zaman aziz bileceksin?

Ve ey vicdanı ile cüzdanı arasına sıkışan iktidar ve muktedirler, üç maymunu oynamaktan ne zaman vazgeçeceksiniz?

Hazırladığı raporlarda, Uygurların Türk soyundan olmadığını, İslamiyet’i zorla kabul ettiklerini iddia eden Çin’in bu pervasızlığına sessiz kalmanın, o insanların ölümüne yol açtığını biliyor musun?

Ne diyorsunuz; Uygur Türkleri Ölsün Mü?

Hakkı söylemeyen, haksızlık karşısında suskun kalan şeytandır.

KAYNAK : https://www.ocakmedya.com/uygur-turkleri-olsun-mu/?fbclid=IwAR0WNgHY3Fi_M0xi22rXvKqCVrY

Share
432 Kez Görüntülendi.