logo

trugen jacn
19 Mart 2015

ÇİN ÇÖKÜYOR. UYGURLAR NE YAPMALI ? ( 4.BÖLÜM )

6_1

Ahmet Muhammet/Uygur Haber ve Araştırma Merkezi(UYHAM)

                ÇİN’DEN  ÇİFTE STANDARTLI UYGULAMALAR 

   Çin’in Doğu Türkistan politikası,Uygurları kitlesel isyana tahrik etmek özerine kurulmuştur. Çin’in tüm  Devlet mekanizması bu noktaya odaklanmıştır.Uygur toplumunun yer yüzünden   yok olup gitme  endişe ve korkusu, onların  tarihte eşi-örneği görülmemiş derecede  birlik beraberlik içinde Milletçe kenetlenmeye sevk etmiştir.Uygur toplumu, Antraktika’da  6 ay süren  kış mevsiminde – 70°C’ye kadar düşen  şiddetli soğuk  havada açlık,kar,fırtınada bir birine sarılarak,kenetlenerek bahara kadar hayatta kalmayı başarabilen penguenleri anımsatmaktadır. Uygur  Türkleri ,21.yüz yılda insan oğlu dayanması imkansız derecedeki baskı,  zulüm, yoksulluk,dışlanma,aşağılanma,etnik ayırımcılık,  soykırım  ve tahrik girişimlerine karşı  büyük bir  sabırla direnmektedir. Kitlesel isyana kalkışmamıştır. Her hangi bir  kitlesel organizasyonun olmasını düşünme fırsatı bile olmayan Doğu Türkistan’da,halkımızın ”kitlesel isyan” tuzağına düşmemesi,Uygur toplumunun ne kadar olgunlaştığının açık ve net bir göstergesidir.

     Bugün Uygurlar için kitlesel isyan ve başkaldırı, kitlesel intihar demektir. Kendilerine zülmeden İşgalcı  Çin Askerlerine karşı  Uygur gençlerinin yerine göre, zaman zaman  kişisel veya   grup halinde  çatışmaya girmesi kaçınılmaz ve normal görülmektedir. Çin’in  polis ve askerleri ile çatışarak şehit düşen,veya Çin karakollarına,emniyet binalarına,stratejik noktalara intihar saldırısı düzenlerken hayatlarını kaybeden  Uygur gençlerin çoğu, ceza evlerinden kaçan, Çin’in iç bölgelerinde Çinli Uyuşturucu Çetelerinin ,Organ Mafyasının,kadın ticareti ve Fuhuş Şebekeleri ile Gasp ve Yankesiciliği meslek haline getiren Çinli Suç  Çetelerinin elinden kaçarak kurtulan, İğne ile ADIS illetine bulaştırılan ve ölümünü bekleyen gençlerdir. Elbette bunların yanında bilinçli hareket eden ve bir şekilde bir önder veya Gurup Liderleri etrafında toplanmış olanlar da mutlaka mevcuttu. Bu tür bilinçli ve vatansever gençler Planlı ve küçük  eylem ve organizasyonlar  ile Çin otoritesine  karşı caydırıcı darbe vurmak sureti ile Uygur halkına moral enjekte ederek,bu dünyadan akar yıldızlar gibi kayıp  giden cengaver  Cesur erkek ve kızlarımızın sayısı  hiç de  az değildir.

     Geçen hafta Uygur özerk bölge Maarif Nezareti (Eyalet Eğitim Bakanlığı) internet sitesinde bir Çinli eğitimci tarafından yazılan “ Eğitimin İç Acıtıcı Durumu “ başlıklı makalesini okudum. Adam,Uygur öğrencilerin devam ettiği ve  eğitim kalite ve standardı düşük olan bir kaç ilk okul’ da inceleme yapmış. Bazı sınıflarda %25 bazılarında ise, % 80’e kadar varan  orandaki öğrencilerin   yetim olduğunu bunların bir çoğunun babaların tutuklu veya hükümlü olduğu,ekonomit durumlarının de çok kötü olduğu görülmüştür.Bunların eğitim ve öğretim için gerekli malzemeleri temin ve alamadıkları,ruhsal travmalar ile boğuştukları okumaya ve Okula gelmeye isiteksiz davrandıkları tesbit edilmiştir. Eğitimci şöyle devam ediyor ;  “Neden Uygurlarda suç oranı yüksek? Neden aile sorumluluğunu alması gereken erkekler,suç işleyip ceza evinde yatıyorlar?” Çinli eğitimci,Uygur babaların neden ceza evine kapatıldığını bilmiyor.Ceza evine girdiğine göre bir suç işlemiş olmalı,diye düşünüyor.Bu babasız çocuklar çok kısa zaman içinde büyüyecek.Suçlu babaları değil, devlet olduğunu anlayacak.Onlar,suçlu devleti ortadan kaldırmak için daha iyi organize olacak,daha azımla savaşacaklar.

    Çin,  Doğu Türkistan’da  Uygurların  yanı Müslüman bir toplum içine, Müslüman olmayan  Çinli göçmenleri yerleştirmektedir.  Hiç bir dine inanmayan ateis bu Çinli göçmenler,yerleştikleri Müslüman Uygurların bölgesinde ve onların arasında sosyal yaşamlarına ve inanç değerlerine tamamen ayrkırı  genelev, kumarhane,meyhane açmaktadır. Bu tür ahlak bozucu   Batakhanelerin açılmasını de Çin yönetimi maddi olarak desteklemektedir. Bu tür yatırımlara devlet kredisi  sağlamak sureti ile,Uygurları ahlaki çöküntüye uğratmak projesini devletin gündelik politikasının bir parçasına dönüştürmüş bulunmaktadır. Bu tür insanı olmayan bir uygulama, dünya’da  Çin’den başka hiçbir devletin kendi vatandaşlarına reva görebileceği ve yapabileceği iş değildir.

      1995 yılına dek,  bir tek AIDS vakasına bile rastlanmayan Müslüman  Uygur toplumunda 2014 yılı itibariyle, Çin sağlık Bakanlığı’nca  resmi olarak kayıt altına  alınan 63 bin Aids’lı hasta bulunmaktadır.Ancak,konunun uzmanların tahmini rakamları ve  mantıkin  hesaplamara göre bugün Doğu Türkistan’da en az 200 bin Aids hastası mevcuttur. Son 20 yıl içinde Doğu Türkistan’ın bütün yerleşim bölgelerinde Berber,kuaför,otel,restoran,bar,kumarhane vebenzeri isimler altında açılan ve etamamen Çinli göçmenlerin işlettiği bu batakhaneler birer Umumhane işlevi görmektedir. Çin işgal yönetiminin teşviki ve desteği ile açılan bu mekanlar, Müslüman Uygur gençlerine  planlı, programlı bir şekilde ve  Çin devletinin uygulamalarının bir  parçası olarak  AIDS bulaştırma merkezleri olarak kullanılmaktadır.

     Doğu Türkistan’da Müslüman Uygurlar geleceklerini ve  çocuklarını kurtarmak için İslamiyete ve onun kural ve değerlerine sarılıyorlar. Ancak,Genelve,Meyhane,Kumarhane vebenzeri bataklar 24 saat süresiz olarak açıktır ve her an girilmesi serbest bırakılmıştır. Ancak,Cami,Mescit gibi İbadet mekanlarırı  namazdan önce ve sonrasi kısa süreli olarak açılmasına izin verilmekte ve diğe r zamanlarda kapalıdır. ve açılması de yasaklanmıştır. Neden ?        Neden 1.5 milyar nüfuslu Çin, bir avuç Uygur Müslümanı imha etmek için bu kadar çok dalevera,desise,sinsi politikalar ve yöntemlere baş vurmaktadır ? Neden bu tedbirleri ardı ardına uygulamaya koyarak acele ediyor ? Çin’in bu   telaşa  niçin ve neden ?

      Müslüman Uygurların en başta koruyucusu Allah Taala’dır şüphesiz.  Allah Taala’dan sonra ise. onları koruyacak olan yine kendileri olacaktır. Kendilerini  kendisi korumaya çalışmış ve çalışmaya de devam etmektedir.  Çünkü, her koyun kendi bacağından asılır. Uygurlar tarih boyunca  kaybettikleri  kutsal değerlerini ; vatanlarını,özgürlüklerini,onurları  dahil her şeylerini  geri kazanmaya mahkumdurlar. Bundan önceleri olduğu gibi,bundan sonra da kaybettikleri bu kutsallarını tetkrar elde etmek ve kavuşmak için   her şeylerini  ortaya koyacaklardır. Ancak,bütün bunlar bilindiği ve apaçık ve net olarak görüldüğü  halde, insanlık ve adalet adına dünyada bir tek  devlet’in, İslam ve Türk Milleti ve  kan kardeşliği adına bir tek Müslüman Türk  Ülkesi’nın insanlık onuru adına ortaya  çıkıp konuyu Birleşmiş Milletlerde gündeme getirmemesi bizi çok ama çok üzmekte ve istirap vermektedir.

   Biz Uygur  Türkleri, şu an çok mağdur, yetim ve öksüz,koruyucusuz,desteksiz, çaresiz ve çok sıkıntılı ve zor durumdayız. Bizler de  şu meşhur “İnsanlık,Türklük Ve İslamlık” aleminin”  şerefli bir üyesiyiz.  Biz tarihte insanlığa,Türk Milletine ve  İslam kültür ve medeniyetine  büyük katkılar sağlamış bir halkız. Günümüzde Doğu Türkistan’da bizler kendimizi savunurken,aslında Türkistan coğrafyasını,İslam alemini ve İnsanlığı “Sarı Tehlike” tehlikesinden uzak tutuyoruz ve bu beladan korumuş olmaktayız.Biz Uygur Türklerinin  de diğer Milletler,Müslümanlar ve Türkler gibi  ve diğer toplumlar gibi  onurumuz vardır.Bizlerde,çocuğumuz doğduğunda “Ah,yavrum.bu dünya’ya Niye geldin ? Bizim gibi  ne  kötü günler görmek zorunda kalırsın ?” diye  onların  yerine ve geleceği adına göz yaşı dökmek yerine , “Bu güzel dünyaya hoş geldin yavrum.Bize hayat verdin,evimize neşe kattın mutluluk verdin !”  diyerek sevinmek,  gülmek ve gurur duymak istiyoruz.  Dünyanın her ülkesinde azınlık olarak yaşamanın zorluklarını biliyoruz. Bunu yaşayarak  gözlemledim ve öğrendim. Ancak, Çin’den başka bütün  Hakim halklar ve Yönetimler ülkesinde yaşayan  azınlıkları insan olarak görüyorlar. Keşke,Çinlilerde bizim insan olduğumuzu kabul etseler ve bize insan olarak davransalardı,  kalbimizde bu denli  büyük, derin ve  hiç kapanmayacak ve hiç te iyileşmeyecek derecedeki  bu cerahatlar ve yaralar açılmazdı.

     Bir devletin en büyük düşmanı, o devletin adil olmayan çifte standartlı  siyaseti ve  uygulamalarıdır.  Çin komünist yönetimi,biz Uygurları 66  yıldan beri bizi insan gibi görmedi ve insan’in gibi de muamele etmedi. Bizi bir  sürü  olarak gördü  ve ona göre yönetti. Sürü içinde eğer bir koyun,tüm sürü önünde yakalanıp,ayakları bağlanıp boğazı kesilirse,diğer koyunların umurunda olmaz.Çünkü öyle yaratılmışlardır.  Diğer koyunlar otunu yer,suyunu içer ve hayatlarına devam ederler. Bu durum ise,  en son koyun hayatta kalana kadar  sürer.    Çin Komünist yönetimi biz Uygurları  öyle görüyordu. Şimdi ise, öyle koyun sürüsü  olmadığımızı anladılar. Bugün Doğu Türkistan’ın güney bölgelerindeki bir çok köye Çin  işgal Ordusu  Birlikleri  ancak, gündüzleri girmektedir. Kokudan  geceleri girememektedir.Bu bölgede yaşayan  Çinli göçmenler,devletin tüm teşvikleri,özel imkanlarını elinin tersi ile iterek her şeylerin i satıp Çine yanı ülkelerine dönmektedirler.Çin yönetimi bütün idari,askeri ve  yasal engellemelerine rağmen güney Doğu Türkistan’dan ürküp kaçmakta olan Çinlilerin  kalmalarını sağlamada başarısız olmaktadırlar.  Son 3 yıl içinde Aksu ve Kaşgar bölgelerinde  emlak fiyatıları %40,Hoten bölgesinde  ise,  %50’den fazla değer kaybetmiş bulunmaktadır.

        Bir İnsanın  kişisel yaşam hakkını ihlal etmek, onun adına son kırmızı çizgiyi geçmektir. Çin Doğu Türkistan’da bu kırmızı Çizgiyi çoktan geçmiştir.Bu yüzden Doğu Türkistanda Çin silahlı kuvvetlerinde asker,polis kaybı verilmeyen ,buna karşılık  Müslüman Uygurların  şehit edilmedikleri  tek bir gün bile yoktur.  Doğu Türkistan’da  istikrar,güvenlik ve toplumsal asayışı sağlayamayan Çin  İşgal yönetimi, aynaya bakmaya yanaşmamakta

ve kendisini bir de aynada görmek ve hatalarını anlamak istememektedir.Bunun yerine, bölgedeki huzursuzluğun kaynağı olarak,Amerika,Avrupa ve Türkiye’yi suçlamaktadır.Aksine etnik kargaşayı bahane ederek başka ülkelerin iç işlerine burnunu sokan de bizzat  Çin’ in kendisidir.

        Son senelerde Myammar’ı iç savaşa sürükleyen ülke komşusu Çindir.Miyammarın Çin sınırındaki Kokang bölgesinde 150 bin Çin kökenli Kokanglar yaşamaktadır.Miyammar 1948’deı elde ettiklerinden bugüne kadar geçen sürede  Çin, Kokanglı Asileri  organize etmekten, silahlandırmaktan ve desteklemekten vaaz geçmemiştir. 5,2 bin  km2.lik bu  küçük toprak paçası  Kokang bölgesine 1989’da  Myanmar yönetimi’nce    Yüksek Dereceli  Özerklik statüsü  tanınmıştır. O tarihten başlayarak Özerk Kokang yönetimi  bölgede Miyanmar parası Kıyat yerine ve onu tedavülden kaldırarak ,Çin parası Yuan’ı  kullanıma  soktu.Kokang’ın  telekomikisyon alt yapı sistemi (sabit,cep telefon,internet Vs.) komşusu Çin’in Çinin Yünnen eyaletine bağlıdır ve bu eyaletin kodu ile iletişim sağlamaktadırlar.Ayrıca bu hizmetlere ait ücret Faturaları de Çin’e ödenmektedir.  Kokanglılar kendilerine Başkent olarak  Naypyidaw değil,Pekini benimsiyor ve kabul ediyorlar. Kokang bölgesi Güneydoğu Asya bölgesinin  ve Asya’nın tarihten beri  uyuşturucu  üretim,işleme  ve tedarik merkezi olarak tanınmıştır. Kokang yönetimi, Silah Fabrikası tabelası asılan bir fabrikada uyuşturucu üretimi yapıldığı şüphesi ile  2009 yılında Miyammar Myanmar yetkilileri Fabrika’yı denetlemek ve aramak  istediler ancak,Myanmarlı görevliler  Kokang Özerk Bölgesine  sokulmadı bile. Bunun üzerine Myanmar polisi geldi, ancak onlar kurşuna dizilerek öldürüldüler. Son olarak Miyanmar ordusu Kokang’a girdi. Savaşta yenilen  Kokang ordusu ise,kaçarak Çin’e sığındılar.

      Çin’de 5 sene sürgünde kalan,nüfus  kaydı  Çinin Siçiven  eyaletinde  olan Kokang Lideri ve Baş Komutanı Pengjiaşeng aralık 2014’te  2000 kişilik ordusu  ile Çin sınırını aşarak Kokang’a girdi ve Miyanmar ordusuna ait savaş helikopterleri,Tank,zırhlı araçları bir biri yok ederek  Çin’den aldığı destekle  Myanmar ordusunu yendi ve ana vatanları  Kokang’da   denetimi tekrar ele geçirdi. Karşılıklı çatışmalar ve Savaş  bütün hızıyla  sürmektedir. Çin   Ordusu mensubu Çinli Subaylar Myanmar’a  isyancılara Çin silahları ve askeri destek ve danışmanlık yaparak bu iç savaşı körüklemektedir. Pekin ise, bu konudaki bütün  tüm suçlamaları ret etmekle beraber,Kokanglı Soydaşları olan Çinlilere  askeri ve  lojistik destek sağlamayı sürdürüyor.Bu arada  Çin’de bulunan bazı Kokanglı Liderleri,Çin medyası aracılığı ile “Çin,  Rusya’yı örnek almalıdır. Rusya nasıl ki,  Kırımı ilhak etti ise,  onun  gibi,Çin de,Kokang’ı kendi topraklarına katma cesaretini göstermeli” diye çağrılarda bulunmaktadır. 85 yaşındaki Kokang Lideri Pengjiaşeng, 1.5 milyar Çinli tarafında en büyük milli kahraman olarak takdir edilmekte ve kabul görmektedir.

        Bu arada Çin savaş uçakları  son  bir haftadır Myanmar hava sahasını ihlal etmektedir.

          Pekin yönetimi kendi sınırları dışındaki başka bir ülke topraklarında yaşayan 150 bin Çin kökenli insanları, sadece kendi ırkından yanı Çinli   olduğu için,onların özgürlüğü ( ki bu özgürlük  Özerklik verilerek tanınmıştır.)  insanca yaşama ve geleceğini garanti altına almak için uluslar arası hukuku hiçe sayarak, bütün devlet gücünü seferber ederken,kendi sınırları içindeki,kendi vatandaşları olan 15 milyon Müslüman Uyguru  sırf Türk kökenli  ve Müslüman olduğu için kendi topraklarında imha etmek için tüm devlet gücünü kullanmaktadır.

         Çin yönetiminin sayabileceğimiz geleneksel bir çok ahlaki zaafları  vardır. Bunların içinde en belirgin olanı ve öne çıkanı  hiç  şüphesiz  UTANMA  duygusunun bulunmamasıdır.

             Ateist ve İnancı olmayan   Çinlilerin  muazzam kudret ve  gücüne karşılık,  ÇOK ŞÜKÜR, Müslüman Uygurların  sarsılmaz ve sonsuz bir imanla sarıldığı   İSLAM  İnancına sahip olmasıdır.

         Özgürlük ;   Uğrunda her şey  feda edilerek erişilmesi gereken çok  kutsal bir değerdir.

           (Devam edecektir)

Etiketler: » » » » »
Share
1639 Kez Görüntülendi.