logo

trugen jacn

ÇİN’İN BATI BÖLGESİ TEORİSİ ; BÜYÜK TÜRKİSTAN POLİTİKASI ( 1.BÖLÜM)

İşbu yazıdaki Batı kavramı Merkezi Çin’in batısında olan Doğu Türkistan ve Büyük Türkistan’ı kastetmektedir.

İşbu makalenin Yazarı Liu Yazhou, Çin Halk Cumhuriyeti ordusunda Tuğgeneral olup, Çin Savunma Üniversitesi Rektörü, Çin Halk Cumhuriyeti eski Devlet Başkanı Li Xian Nian’nın damadıdır.

İlk olarak 2010 yılında kaleme aldığı bu yazı daha sonra kendisi tarafından güncelleştirilmiştir.

Doğu Türkistan başta olmak üzere Büyük Türkistan coğrafyasının Çin için stratejik önemini tarihi ve güncel şartlara göre yorumlayarak, günümüzde Çin Devleti’nin Büyük Türkistan politikasının oluşumuna yön vermektedir.  ( Editörün Notu )

SinoTürk

Yazan: Liu Yazhou.

Yazı şu cümleler ile başlamaktadır:

“Çin’in batısı harika bir yerdir. Batı (Doğu Türkistan’ı içine alan Orta Asya coğrafyası)’ya yönelmek bizim için sadece stratejik seçenek değil, aynı zamanda ümidimiz, hatta bizim bu neslin kaderidir. Mükemmel konumu (dünya merkezine yakın) bize güçlü bir motivasyon sağlıyor. Batı’yı, sınır bölgesi olmaktan ziyade ilerlemek için hedefteki bölge olarak görmeliyiz.”

Yazıda yer alan şu bölüm dikkate şayandır:

“Atalarımıza şükürler olsun ki, böyle özel bir toprak kazanıp bizlere bıraktılar. Çin haritasına dikkatle baktığımda, gözlerim uzun sure hep Çin’in batısına (Türkistan’a) dikilip kalıyor. Bazı insanlar Çin haritasını bir horoza benzetiyorlar ama bana göre daha çok bir kartala benziyor. Kanatlarını yayarken, doğuda Pasifik Okyanusu, batıda Ortadoğu’ya kadar kucağına alıyor. Uçarken de bütün dünyayı gagasıyla kaldırıyor. Eğer Doğu onun başı ise, Batı (Doğu Türkistan) uçuş dengesini sağlayan gövdesidir. Denge noktası olmadan o uçamaz. Bu gövde merkezinin konumu son derce mükemmeldir: Geniş arazı ve geniş yaylalar, gökyüzüne yükselen Tanrı Dağları, Altay Dağları ve Altun Dağları. Yerde uzanan Tarım ve Cungar havzaları. İşte bu bizim bildiğimiz “Üç dağ arasında iki havza”. Burası denizlere uzak, Asya’nın kalbine doğru sokulan demir mızrak gibi. Mükemmel ortama sahip bu özel coğrafi birim zaten Orta Asya’nın bir parçasıdır. Amerika Birleşik Devletleri ve Büyük Petro’nun geçmişte kontrol etmek istediği “Orta Asya Koridoru”nun bir bölümü işte burasıdır”

Yazıdaki şu cümleler hem Çin’in gerçek niyetini anlatırken biraz da irkilmemize vesile olur mu acaba:

“Genellikle, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Sincan (Doğu Türkistan) Orta Asya olarak adlandırılır. O (Orta Asya) Tanrının bugünkü Çinlilere lütfettiği en zengin bir parça pastadır.”

Çin’de büyük yankı uyandıran bu yazı Çin hükümeti için özel olarak hazırlanan rapor niteliğinde olup aynı zamanda Çin Savunma Üniversitesinde ders olarak okutulmaktadır.

İşbu yazıyı Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve diğer Türk Cumhuriyetlerindeki ilgili makam ve kişilere, Çin hakkında araştırma yapan akademisyenler, araştırmacılar ve Türk Milletinin ortak geleceğini düşünen her kese tavsiye ederiz. Zira işbu yazı Çin’in Orta Asya politikasını anlamak için son derece önemli bir kaynaktır.

Liu Yazhou: ( Tuğ General, Çin Savunma Üniversitesi Rektörü, Çin Halk Cumhuriyeti eski Devlet Başkanı Li Xian Nian nın damadı)

Makalenin Çince aslını yayınlayanın ön sözü:

Tuğgeneral Liu Yazhou’nun “BATI BÖLGE TEORİSİ” adlı makalesi

Liu Yazhou: ( Tuğ General, Çin Savunma Üniversitesi Rektörü, Çin Halk Cumhuriyeti eski Devlet Başkanı Li Xian Nian nın damadı)
Liu Yazhou: ( Tuğ General, Çin Savunma Üniversitesi Rektörü, Çin Halk Cumhuriyeti eski Devlet Başkanı Li Xian Nian nın damadı)

(来源:领导者杂志官方网站 2010年八月五日 原文首刊于凤凰周刊)

Kaynak: “ Yönetici” dergisi web sitesi 05.Agotos 2010.

orijinal yayın: “Feng Huang Haftalık Dergisi”

http://cn.rfi.fr/首页/20100809

4 Temmuz 2010 tarihinde, ABD ordusunun, dokuz yılı aşkın süredir devam eden Afganistan savaşının ardından artık sabrının tükendiğini görüyoruz. Afganistan’daki ABD Yüksek Komutanı McChrystal, Obama tarafından görevden alındı ve Petraeus göreve getirildi. Ardından garnizon sayısı arttırıldı. Analize göre ABD ordusunun amacı Taliban’a karşı taarruzu artırarak Taliban’ın müzakere masasına oturmasını sağlamaktır. Aynı zamanda ABD, Afganistan’da yaklaşık bir trilyon değerinde mineral bulunduğunu açıklayarak, bir taraftan Afgan rejimine reasürans etkisi verirken, öte yandan da komşu ülkeleri Afganistan sorununun çözümünde ABD’yi desteklemeye ve böylece erken geri çekilmeyi kolaylaştırmaya da zemin hazırlamış oldu.

ABD, ikinci “Vietnam Bataklığı”nın ortaya çıkmasını önlemek için mi Afganistan sorununu çözmeden geri çekiliyor? Bu gelişme Orta Asya’nın durumunda ciddi bir belirsizlik yaratmıştır.

Bu sene Mayıs ayından beri Kırgızistan’da sürekli kargaşalıkların meydana gelmesi dikkat çekicidir. Kırgızistan, önceki iki Cumhurbaşkanının aşırı yetkileri nedeniyle yolsuzluğa kapılmasını önlemek için, Cumhurbaşkanlığı sistemini bir parlamenter sisteme dönüştürmek için referandum yapmakta. Parlamenter sistemin Cumhurbaşkanının çok fazla yetkiye sahip olmasını ve akraba yolsuzluklarını engelleyebilmesine rağmen, parlamento sistemi devlet gücünün dağılmasına ve hatta radikal güçlerin iktidara gelmesine yol açabilir. Özellikle dikkat çeken gerçek şu ki, Kırgızistan’daki etnik çatışmalar patlak verdiğinde Rusya iki kez Kırgızistan’ın askeri müdahale talebini reddetti.

Orta Asya’da, bir bakımdan büyük ülkelerin geri çekilmesi ile birlikte bölgede bir boşluk oluşma ihtimali gözüküyor, diğer yandan ise siyasi istikrarsızlık, kargaşa ve hatta iç çatışma da çıkabilir. Bu durum ise Çin için hem fırsat hem de risk anlamına geliyor.

On yıl önce General Liu Yazhou, Amerikan askerleri Afganistan’a girdiğinde, “Batı Teorisi”ni yazdı ve Çin’in devlet stratejisini Çin’in batısındaki bölgelere doğru yönlendirmeye çalıştı. Zira Çin hızla ikinci en büyük enerji ithalatçısı haline gelmiş ve Orta Asya, son yıllarda Çin’in yurtdışında en çok yatırım yaptığı bölgelerden biri olmuştur. Orta Asya’nın Çin için taşıdığı önem, Liu Yazhou’nun zamanındaki öngörüsünü bu günlerde tam olarak doğrulamıştır.

Orta Asya ve Batı Çin (Doğu Türkistan)’ın Çin için olan önemi bugün herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Aşağıdaki yeni makalesinde Liu Yazhou, Orta Asya’daki mevcut duruma ve Çin’in Orta Asya’daki mevcudiyetini esas alarak görüşlerini daha da geliştirmiştir. Çin’in Orta Asya’daki faaliyetlerini geliştirme esnasında karşılaştığı sorunlar, ders alınacak ibretler, karşılaşılan zorluklar gibi hususlar hakkında analiz yapmış, özetlenmiş ve orijinal metin üzerinden revize etmiştir.

BATI BÖLGE TEORİSİ :  Çin’in Büyük Türkistan Politikası

Çin’in batısı harika bir yerdir. Batı (Doğu Türkistan’ı içine alan Orta Asya coğrafyası)’ya yönelmek bizim için sadece stratejik seçenek değil, aynı zamanda ümidimiz, hatta bizim bu neslin kaderidir. Mükemmel konumu (dünya merkezine yakın) bize güçlü bir motivasyon sağlıyor. Batı’yı, sınır bölgesi olmaktan ziyade ilerlemek için hedefteki bölge olarak görmeliyiz.

Yeni Dönemdeki “Batı Sınır Savunması” ve “Deniz Kıyı Savunması ” Teorisi

Yüz kusur yıl önce, Manço Qing hükümetinde büyük bir tartışma olmuştu: Deniz Kıyı Savunması mı veya Batı Sınır Savunması mı, hangisi önemli? O zaman Batılı güçler ülkemize sürekli denizden saldırıyordu.1874’te, ortaya çıkan “küçük ada ülkesi” (Japonya) bile, “Şakayık Cemiyeti” olayını bahane ederek Tayvan’a asker göndermişti. Bundan önce 1871’de, Çarlık Rusya, Yakup Beg Bedevlet’in Sincan (Doğu Türkistan)’ı işgal etmesinden faydalanarak “kurtarma” adı altında askeri stratejik bölge olan İli’yi işgal etti. Bu nedenle “Deniz savunması” mı yoksa “Batı Sınır Savunması” mı hangisi önemli diye bir tartışma ortaya çıktı. Li Hongzhang liderliğindeki denizci grubu ile Zuo Zongtang tarafından temsil edilen Batı Sınır Savunma grubu arasındaki böyle bir anlaşmazlık o zamanki önemli gündem konusu idi. Bu büyük tartışma sadece bölge valileri değil aynı zamanda Qing Hanedanlığını da olayın içine dahil etti.

Deniz savunmacıların görüşüne göre, son on yıllarda, yabancı düşmanların işgali güneydoğu deniz kıyısından geliyor, özellikle de yeni ortaya çıkmakta olan Japonya, gelecekte Ruslardan daha fazla felaket getirecek. Jiangsu valisi Ding Richang’a göre, “Ruslar dut yaprağını ısırıp yürüyen ipek böceği gibi yavaşça bize yakılaşır, Japonlar ise azgın balina gibi aniden saldırır ve bizi birden yutar”.

Zuo Zongtang’ a göre, Çin’in kuzeybatısındaki dağlar ve nehirler gibi coğrafi koşullar savunmak için doğal bir kalkandır, Batı’yı terk etmek Çin’i terk etmek demektir: “Dolaysıyla, Sıncan (Doğu Türkistan)’ı elimizde tutarsak Moğolistan’ı koruruz, eğer Moğolistan’ı elimizde tutarsak Pekin’i koruruz.” Zuo Zongtang’ın savunmasının mantığı, Li Hongzhang tarafının mantığından daha açık ve net olduğu için ve en yüksek karar mercii Kraliçe Cixi (Sışi) tarafından haklı bulundu. Sonunda Zong Zongtang batıya yürüyüş yaptı ve Sin Cang( Doğu Türkistan)’da tarihi zafer elde etti.

Bugünkü duruma baktığımızda, o zamanki “Batı Sınır Savunma” ve “Deniz Kıyı Savunma” tartışmasında Zuo Zongtang’ın teorisi tamamen haklı çıktı. “Tarih, kazananları kınamaz”, zira zamanında “deniz savunmasında” ısrar eden Li Hongzhang, daha sonra Çin-Japon Savaşında ağır bir yenilgiye uğradı, bundan dolayıdır ki onun adı yüz yıllardan beri teslimiyetçi ve vatan haini ile eş anlama gelmektedir.

Ancak tarihi yeniden sorgularsak ve o yıllardaki “deniz kıyı savunması” ve “batı sınır savunması” ile ilgili başka varsayımlar yaparsak, bugünkü nesil belki farklı yorumlar yapacaklardı. Zuo Zongtang’ın Batı’ya yaptığı yürüyüş esnasında, yıllık askeri harcama 10 milyon gümüş parasını aştı ki bu da Manço Qing hanedanının 1/6 ila 1/7 mali gelirine eşdeğerdi. Ünlü iş adamı Hu Xueyan’ın maddi desteğine rağmen, Qing hanedanı bu yüksek savaş masraflarını karşılamaya yetişemedi ve Batılı bankalardan yüksek miktarda borç almak zorunda kaldı. Zuo Zongtang’ın batıya yürüyüş adı altındaki bu savaşta harcanan para toplamı, savaş sonrasındaki devamlı harcama hariç en az yaklaşık 30 milyon gümüş parası olduğu tahmin edilmektedir.

Bu paralar eğer deniz kuvvetleri için harcanırsa idi, Asya’nın en gelişmiş savaş gemisinden 20 adet satın alınabilirdi. O zamanki Japonya’nın ulusal gücü ile kıyasladığımızda, bu durumda Çin Donanması yolsuzluk yapıyor olsa bile, Japonlar daha cesur ve maddi durumunun çok daha avantajlı olmasına rağmen o günlerdeki Jiawu Çin-Japon Savaşı olmayacaktı ve Çin donanması tamamen yok edilmeyecekti. Böylece Çin 200 milyon gümüş para tazminat ödeme ve Tayvan’ı Japonya’ ya teslim etme gibi trajedi yaşanmayacaktı.

Peki şöyle diyebilir miyiz? Manço Qing hükümeti Sincan (Doğu Türkistan)’ı geri almak için savaşı kazandı, fakat ülkenin kaderini belirleyecek öbür savaşı kaybetti.

Fakat tarih varsayım kabul etmez. Manço Qing Hanedanlığının o günkü görüş açısına baktığımızda, bu parayı acil ihtiyaç duyulan Sincan’a harcamasaydı, yine de tamamını savaş gemisi için harcamazdı. Japonya’nın donanmasına karşı birkaç yıl üstünlük sağlasa bile, Çin-Japon Savaşı ancak 10 veya 20 yıl gecikecekti. Özellikle Li Hongzhang, Sincan’ı alsak bile “bu sadece binlerce kilometrelik atıl bir çöl toprak ve bize yükten başka bir şey getirmez” diye düşünürdü. O zamanlar Kuzeybatı bölgesi gerçekten bir atıl çölden ibaret bir toprak idi. Sincan (Doğu Türkistan)’ı geri aldıktan sonra, merkezi hükümet bölgedeki askeri ve idari harcamaları için her yıl 100 binlerce gümüş para bütçe ayırmak zorunda kalmıştı.

Ancak, kim hayal edebilir ki, bu “atıl çöl” dediğimiz yerin sarı kumu altında bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz altının bulunduğunu?

Bugün, Sincan (Doğu Türkistan)’nın Çin’deki konumu sadece coğrafi bakımdan önemli bir tampon bölgesi olmaktan ziyade, onun eşsiz enerji statüsü Çin’in enerji güvenliği açısından vazgeçilemez stratejik önem taşımaktadır. Özellikle, Sincan çok önemli bir stratejik sıçrama tahtası olup batı bölgesi Orta Asya ile sınırları var, güneyde komşu olan Pakistan üzerinden deniz yolu ile doğrudan Hint Okyanusu ve Hürmüz Boğazı’na ulaşabiliriz.

Eğer Sincan’ın (Doğu Türkistan) coğrafi avantajlarından en iyi şekilde yararlanarak, Ortadoğu ve Orta Asya-Hazar bölgesindeki petrol ve doğal gazı Sincan (Doğu Türkistan) üzerinden Çin’in iç bölgelerine taşıyabilirsek, geleneksel neniz nakliye rotasında mecburi geçiş noktası olan ve başkalarının kontrolü altındaki Malacca Boğazı’na muhtaç kalmaktan kaçınabiliriz. Avrasya kıtasının merkezi konumunda yer alan Sincan (Doğu Türkistan) yeni “Avrasya Kıtasal Köprüsü”nün boğaz rolünü oynamaktadır. Orta Asya ve Ortadoğu ile Çin’i bağlayan en elverişli karayollarından biridir ve aynı zamanda komşu ülkelerin kaynaklarını ve pazarlarını kullanmak için en uygun bölgedir. Bu kadar önemli coğrafi avantajlı bir bölgeye, çağdaş dünyadaki tüm büyük ülkelerde çok nadir rastlanır.

Bu nedenle günümüzdeki Çin, bu çağda hala yeni bir “deniz kıyı savunması” ve “batı sınır savunma” teoriler arasında bir seçim yapmak zorunda kalmaktadır. Burada söyle bir soruya cevap vermemiz gerekmektedir: Çin’in yeni yüzyıl stratejik odak noktasını belirlerken doğu deniz bölgesi ve batı sınır bölgesi arasında hangisine öncelik ve ağırlık vermemiz gerekiyor? ikisine eşit mi, yoksa doğuya mı ya da batıya mı?”

Bana göre, Çin sorunlarını çözmek için, tersinden hareket etmemiz gerekiyor, yani öncelikle batı sınır bölgesine (Orta Asya) ağırlık vermeliyiz, ardından Doğu Çin denizi bölgesi (Doğu ve Güney Doğu Asıya) sorunlarımızı çözeriz. Elbette, Batı bölge ve Doğu deniz bölge meseleleri birbirini etkiliyor, ancak Tayvan’da bir sorun çıkarsa, batı bölgeyi (Orta Asya) etkilemez. Orta Asya da bir olay çıkarsa Tayvan’da mutlaka sorun çıkar. Tayvan ile Çin ana kıta aynı ırk ve aynı kültürü paylaşıyor, sorun çıksa( kaybetsek) bile gelecekte nasılsa geri alabiliriz. Fakat, Sincan (Doğu Türkistan) ve Tibet çok ayrı ırklardan oluştuğu için Çin toprağından giderse geri alma şansımız nerede ise hiç yoktur.

Stratejimizi Batı (Orta Asya)’ya odaklandırmamızın sebebi, hem ulusal çıkarlarımızı yakından ilgilendirdiği için hem de çaresizlikten ibarettir. Çin’in modernizasyon stratejisi doğu deniz kıyısından başladı, reform ve dışa açılma politikası da güneydoğu kıyı bölgesinden başladı. Son 20 yılda, güneydoğu kıyıları, Çin’in ekonomik kalkınmasının lokomotifi haline geldi ve tartışmasız olarak servetlerin toplandığı bir bölge oldu. Hong Kong, Tayvan ve Makao da dahil olmak üzere “Büyük Çin Ekonomik Çemberi” olarak görkemli bir şekilde ortaya çıkmaya başladı. Bir zamanlar bu bölgeyi “Renminbi(Çin yuanı) bölgesi” olarak adlandırmıştım. Çin’in ekonomik ağırlık merkezi burada, ama Çin’in ölümcül zafiyeti de burada, yani kalıcı savunma alanı yok. Doğu bölgesi Çin ekonomisine fayda getiren en önemli bölge ve aynı zamanda dışa yönelik direniş stratejimiz için en güçlü bölgedir. ABD tarafından inşa edilen “Adalar zinciri” (Filipinler, Tayvan, Japonya, Kore) boynumuza geçirilen ip gibi bizi sıkıştırmaktadır. Tayvan meselesi son yıllarda bir kriz haline getirildi, sebep bu değil mi? Tayvan boğazı her an tehlikede. ABD ve Tayvan, Şangay, Pekin ve Hong Kong’u bombalama planlarını hazırladılar ve hatta Sanşa Barajı’na saldırma yapmayı planladılar. Bütün bunlar bizim doğu deniz bölgesinin stratejik durumun vahim olduğunu gösteriyor.

Çin’in modernizasyonu deniz kıyısından başladı, ancak burada biz engellendik ve artık doğu (Doğu ve Güney Doğu Asya)’ya ilerleyemedik. Mademki doğuya yayılma imkanımız yok, batı bölgesine açılış stratejisi bizim için zaruri gözüküyor. Batı (Orta Asya)’ya ilerleme, doğuda savunmakta kalma stratejisi bugünkü şartlar altında bizim için vazgeçilmez bir devlet politikası olmalıdır. Doğuda savunmada kalmak bize zaman ve istikrar kazandırır.

Yazının 1.bölümünün sonu.

(Yazının devamının  başlığı ,”Enerji Güvenliği : Süper Güçlerin Can damarı )

Etiketler: » » » » » » » »
Share
1274 Kez Görüntülendi.