logo

trugen jacn
13 Mart 2019

UYGUR TÜRKÇESİNİN EĞİTİM VE ÖĞRETİMDEN KALDIRILMASINA SUSKUN KALAN UYGUR AYDINLARI NE KADAR MASUM ?

118555

Mehmet Emin HAZRET

( TÜRKİSTANDA KÜLTÜR KATLİAMI VE DİRENİŞ YOLU 2.BÖLÜM)

Fikir adamı ve sitemiz yazarı Mehmet Emin HAZRET’in 30 Mayıs 2015 tarihinde yayınlanan bu yazısını 21 şubat ana dil günü münasebeti ile tekrar yayınlıyoruz.

Dil sadece toplumun iletişim aracı değildir,toplumun geçmişini geleceğe bağlayan köprüdür.Toplumu bilgi ile donatma,geleceğe taşıma aracıdır.Bir milletin milli karakteri,etnik ve sosyal yapısı,kültür hazinesi dil temelinde oluşur.Tarihte,Türk dili,Arap,Farsı dillerinin baskısı altında yok olma tehlikesi altında kaldığında Kaşgarlı Mahmut “Divanü-Lügatit Türk”ü,Yusuf Has Hacib “Kutadgu Bilig”i Hoca Ahmet Yesevi “Divan-ı Hikmet”i Türk dilinin Uygurca lehçesinde yazdı ve Türk dilini yaşattı,sonraki kuşaklara aktardı.

Bu şaheserleri kendi bağrında dünyaya getiren ve bu ulu alimlerin türbeleri bulunan Türkistan coğrafyası,bugün Türk kültürü katliamının savaş meydanına dönüşmektedir.Uygur dilinin aşağılanması,ikinci sınıf dil konumuna düşürülmesinde Uygur aydın kesimi masum değildir.Doğu Türkistanda ilk okul öğretmeninden Üniversite hocalarına kadar devletten maaş alarak eğitim sektöründe çalışan Uygurlar ve devletin değişik kademelerinde maaşlı çalışan Uygur memurların toplamı,toplum,”Uygur aydını sınıfı” çerçevesi içinde değerlendirmektedir.Okur-yazarlığı olan her kes aydın değildir.Bizdeki,boynuna  maaş adlı tasma geçirilmiş bu kişilerin tamamına yakını devlet maaşından mahrum kaldığı günden itibaren geçimini sağlayabilme yeteneği olmayan kişilerdir.1980.yıllarda Çin ekonomik reformlar yapmaya,ticarette dünyaya açılmaya başladı.Parti ve memuriyette Çince iyi bilen Uygurlar makam sahibi olmaya,herkese iş yokken,Çince Üniversite,lise mezunu gençler kapış-kapış işe alınmaya başladı.Bölgedeki üst ve orta düzey makam sahibi Uygurlar,Uygur okullarda okumakta olan çocuklarını,torunları aldı,Çin okullarına yerleştirdiler.1990.Yıllarda Urumçideki memurlar,Üniversite ve orta okul hocaları arasında çocuklarının Çin okullarında okutma eğilimi yaygınlaştı.Urumçide ikamet eden bir kısım Uygur işçiler,şehir ahalisi bu rüzgara kapılarak çocuklarını Çin okullarına vermeye başladılar. 2000.Yılına gelindiğinde Uygur orta okul,liseler öğrencisizlikten kapatılmaya başladı veya Çin okullarına devredildi.Uygur ilk Okullarının çoğu Çin okullarına dönüştürüldü.Eğitim sektöründe ilk işsiz kalanlar Kendi çocuklarını dahil Çin okullarına gönderen Uygur öğretmenler ordusu oldu.Ben bir çok aydına neden çocuklarını Çin okullarına verdiğini sorduğumda,aşağı yukarı aynı  cevabı aldım; “ çocuğumun geleceği için”.Onlara “Uygurlar artık Uygur dilini kullanmayacak mıyız?” sorusuna “zaman değişti,Uygur dili ile çocuklar artık ekmek bulamayacak”. Dediler.

Çocuklarını,torunlarını büyük bir sevinç içinde Çin okuluna kendi elleri ile teslim eden “aydın”, “memur” denilen okumuş cahiller, aslında Çin sömürü düzeni tarafından dışlanmış,aşağılanmış insanlar idi.Çocuklarını Çin okullarına göndermelerinde,bilinç altındaki köleleşmeyi kabullenme duygusu yatıyordu.Çinlilerin karşısında değersiz olan Uygurlar kendisi idi.Ancak bu değer kaybına uğramış insanlar,evlatlarının Uygur dilinden kurtulması ile değer kazınacağını düşündüler.Bu okumuş cahiller içinde bilim adam,Profesör geçinenler arasında para karşılığında Çince eğitimin Uygurların modernleşmesi,bilgi toplumu olması yolundaki avantajları konusunda “akademik yazılar” yazanlar,televizyon,radyolarda nutuk atıp nefes tüketenler oldu.

Boynuna maaş adlı  kontrol tasması geçirilmiş olan Uygur “aydın takımı”  etkisi ile Uygur Toplumu kitle halinde yaşamakta olan ve işsizlik,yoksulluk hat safhada olan Hoten,Kaşgar,Aksu,Turfan,Kumul,Gulca gibi şehirlerdeki makam sahipler,memur,aydınlar arasında çocuklarını Çin okuluna gönderme eğilimi yaygınlaşmaya başladı.

Doğu Türkistanda hayat standardı ve milli bilinci en yüksek olan Gulca şehrinden bir örnek vermem yeterlidir; Eylül 2004.tarihinde yeni eğitim yılı başlaması nedeni ile Gulca şehri Aydön mahallesindeki  Uygur okulu  12.ilk okulun müdürü ve 10 küsur öğretmenden oluşan ekip kapı kapı dolaşıp anne babaları, çocuklarını Uygur okuluna vermesi için ikna turuna çıkıyor.15 günlük çaba sonucu 3 aileyi ikna edebiliyor.12.İlk okul 1.sınıfı 3 öğrenci ile ders başlıyor. Aydön mahallesine yakın olan Gulca tekstil fabrikası yanındaki Çin okulu olan 11.ilk okulun 1.sınıf kotası 60 kişidir.Bu Çin dili sınıfına 47 Uygur öğrenci yazdırmıştır. Çinliler kalan kota 13.Tekstil fabrikasında çalışan çoğunluk Çinliler olduğu için,ek bir sınıf açılmasını istemişler ise de şehir eğitim müdürlüğü Çinli ebeveynleri başka okullara yönlendirmiş.Sonuç şöyle oldu,3 öğrenci ile ders başlayan 12.ilk okula Çinli eğitim müfettişleri geldi,tutanak tuttu. Bir hafta sonra Gulca şehir eğitim müdürlüğü 12.ilk okulun 1. Sınıfı öğrenci yetersizliğinden dolay kapandığını ve  iki öğretmenin kadrosuzluk nedeni ile işten çıkartıldığını açıkladı.Diğer Çin okulu olan 11.ilk okulda 47 Uygur öğrenci ile beraber okuyan 13 Çinli öğrenci içinde 10 öğrenci 4 ay içinde sınıftan alındı ve başka okullara götürüldü. Çinli ebeveynler gerekçe olarak, çocuklarının huyları değişmeye başladığını,bu yüzden Uygur öğrenci olmayan okullara nakletmek zorunda kaldıklarını ifade ettiler. Kalan 3 nefer Çinli öğrenci Müslüman Çinlilerin çocukları idi ve Uygur toplumuna karışmış  ailelerin çocukları idi. (bu verileri 1995-2001.arası Gulca şehrinde 20 bin Uygur işçinin hangi yöntemler ile işten çıkarıldığı konusundaki yazımda,dışlanma korkusuna kapılan toplumun milli kaderlerini nasıl ayaklar altına almakta olduğunu anlatmış ve 2006.yılı yayınlamıştım.)

Doğu Türkistan’ın diğer bölgelerinde durum daha da vahimdi.Ama,Doğu Türkistan daki göçmen Çinliler durumdan hoşnutsuzdu.Uygurların Çin okullarını istila ettiğini,bunun önlenmesi gerektiği,her etnik grubun kendi dilinde kendi okulunda okuması gerektiğini dile getirmeye başlamışlardı ki,tam bu zamanda yanı 2001.de Uygur özerk bölge komünist parti pilot büro yedek üyeliğine seçilen Uygur asıllı Nur Bekri ortaya çıkarak Uygur dilini eğitim dili olmaktan kaldırma girişimine girişti ve Uygur okullarında Çince eğitimi mecburi yaygınlaştırma önerisini 2005’e geldiğinde Pekine resmi onaylatma <başarısı>nı elde etti. Nur Bekri, Uygur özerk bölge başkanlığı koltuğu karşılığında Uygur dilini eğitim dili olmaktan yasaklamak yolunda büyük çaba gösterdi. Çine uşaklık yapan Uygur yöneticiler ve aydın geçinen bir kısım okuyan cahiller kendi elleri ile eğitimde Uygur dilinin cenazesini toprağa vermiş oldular. Pekin her zamanki gibi bu defa da Uygur toplumuna yapılacak en büyük kötülüğü yene Uygurların eli gerçekleştirmiş oldu.

Bugün Kazakistan’ın Almata Şehrinde Uygur dilinde eğitim veren 26 Uygur lisesi bulunmaktadır.Ancak Çine bağlı Uygur özerk bölgesinin başkenti olan Urumçide bir tek Uygur lisesi yoktur. (Uygur,Çinli karışık eğitim gören karma  bir kaç lise kalmıştır).Kazakistan’ın resmi verilerine göre tüm Kazakistandaki Uygur nüfusu 250bin.Çin resmi verilerine göre Urumçideki 3.5 milyon nüfus içinde Uygur nüfusu 600 bin.Nüfus oranına göre Urumçide en az 250-300 Uygur lisesi olması gerekmiyor mu?

Aklı ve bilgisi,yabancı bir hakimiyet tarafından kiralanmış olan okuma-yazma bilen bir takım Uygur,Uygur kültürünü katletme savaşında Uygur toplumunun karşısında yer almıştır.Mutluluğun kaynağı sevgidir.Kalbinde sevgi olmayan insanlar mutluluğa kavuşamaz.Çocuk ailenin mutluluk kaynağıdır.Sen,mutluluğu başkasının eline verirsen er ve geç kıracaklar dır. Bu insanlar,kendilerinin en değerli varlığını,mutluluğunu yabancı,hatta düşman ellere teslim etmişlerdir.”Çift dilli eğitim” tuzağına düşen bu zavallı aydınlarımız,Uygurlar üzerinde oynanan oyunların farkındalar.Hepsinin kalbi cerahatlidir.Bazen kendi aralarında Uygur toplumunun kaderine göz yaşı dökerler.Zaten kendileri her gün dışlanıyor,aşağılanıyorlar.Çin yönetimine nefret edenler çoğunluktadır.Onlar vicdan ile cüzdan arasında sıkışıp yaşıyorlar.Uygur elitlerinin vicdanı cüzdanına yenilmemiş olsaydı,Uygur toplumu bu durumlara düşmezdi. Onlar,sahibinden hoşlanmayan,ama köleliği kader olarak benimsemiş kölelere benziyorlar.Yavrularının geleceğini garantiye almak için beşikteyken,modern köle yetiştirme ana okullarına teslim etmekle kalmadılar, halkı bu yola teşvik ettiler.

Kendilerini “cahil halkın uyanık aydınları” olarak gören bu insanlar nasıl bir başarıya erişti? 2014.Yılı ilk birkaç ayda 200 Uygur anne Karamay belediyesi önünde oturma eylemi düzenlediler.Bu anneler,Karamay şehrinde 2-8.yıl içinde Üniversite mezunu 5000 öğrencinin işe yerleştirilmesini istiyordu.Bu 200 anne 5000 Uygur anne içinden gönüllü olarak öne çıkmış ve organize olmuşlardı.Onların dosyalarında  o 5000 öğrencinin diploma foto kopyaları,notları vardı.Bu öğrencilerin tamamı çocuktan başlayarak Çince okullarda okumuştu,aralarında 8 sene iş arayıp yorulanda,2 seneden beri iş aramakta olanda vardı.

Karamay,Doğu Türkistan’nın en büyük petrol şehridir. Congarya havzasından çıkarılan ham petrol boru hatları ile burada toplanır.Kazakistandan boru hatları ile gelen petrollerde boraya gelir.Tanrı dağın kuzeyindeki ve Türkmenistan’dan gelen doğal gazlarda boru hatları ile buraya gelir.Karamay petrol rafine ve aktarma merkezidir.Karamay Çinin en büyük petrol,doğal gaz depolama,aktarma merkezidir.Karamay,maytağ ve  bölgedeki kuyu işletmeleri ile beraber bir milyondan fazla nüfusa sahiptir.Bölgeye her yılı yeni rafine tesisleri kurulmaktadır.Her yılı ortalama 20-30 bin iş gücüne ihtiyacı bulunmaktadır.Ama 5000  Uygur öğrenci,üstelik Çin Üniversitelerinde okumuş,aralarında kimya,fizik,elektronik,makine,jeoloji mühendisliği okuyan öğrenciler vardır.Karamay belediyesi önünde  oturma eylemi yapan Uygur annelerin sayısı çoğalmaya başlayınca “kamu düzenini bozma” suçlaması ile Çin polislerince tartaklanarak tutuklu evine kapatıldı.çoğunluk serbest bırakılmış olsa da,bir kısmı hala ceza evindeler.Bu anneler çocukları okul yaşına girer girmez ellerinden tutarak Çin okullarına teslim eden annelerin ta kendisidir.Bugün biz o annelerden “Yavrularımız Çince okullarda okurlarsa iş,kare yer sahibi olacak “diyordunuz? Nerede o iş?  Hani o kare yer? Diye sorarsak,yaralanmış yüreklere tuz basmış olmayacak mıyız? Bu yüzden onların yüzüne vurmuyoruz,bundan sonra aynı hatayı yapma eğilimi olan anne babaları uyarıyoruz.

Urumçi’de durum daha vahimdir.”5 temmuz 2009 olayı” sonrası Çin devlet kaynakları “Uygur özerk bölgesinde Üniversite mezunu öğrenciler arasında işsiz olanların %85 i Uygurlar” olduğunu itiraf etmek mecburiyetinde kalmıştır.Bugün,Uygurca okuyana iş yok.Çince okuyanda farksız.Urumçi’de taksi şoförlüğü, restoranlarda garsonluk,market,mağazalarda satıcı,devlet dairlerinde kapı güvenlikçisi…olarak çalışan Çin dilinde lise,Üniversite bitirmiş gençler kendilerini şanslı sayıyorlar.Çünkü onların çalışabilecek saygın bir işi var.Üniversite mezunu olup mezbahada kasap, maden ocaklarında kamyon şoförü olarak çalışanlar var.Siz Urumçideki toptan mal satış merkezlerine gidin.Oralarda Çinli patronların mallarını kamyonlardan indirip,yükleyen genç ve dinç Uygur hamalları göreceksiniz.Onlar Çinceyi pekin lehçesinde akıcı bir şekilde konuşuyorlar.Çünkü,ilk okuldan başlayarak Çin okullarında okumuşlar.Urumçide hamallık dahi bulamayan on binlerce Üniversite mezunu,yüz binlerce lise mezunu vardır.Çünkü,Üniversite bitirip diğer bölgelerden iş arayıp Urumçiye toplanan Uygur gençler çoktur.Onların hepsi Çinlilerden güzel Çince biliyorlar.Neden onlara iş yok? Çin’de Çince konuşan 1.5 milyar Çinli nüfus vardır da,ondan.

Çin komünist yönetimi,bizi dilinden,dininden kopmuş,geçmişi hatırlama hafızası olmayan,bugünden habersiz,geleceği düşünme yeteneğinden mahrum olan bir mankurt toplum yaratmayı amaçlıyordu.Beyinleri yıkanmış,ezilen halkını küçümseyen,ezene hayranlık besleyen okur-yazarlarımız bu kadım kültür ağacının dibine asit dökme işine bizzat katılmıştır. O asit ilk olarak onların ellerini,sonra canlarını yakmaya başlamıştır.

Kendi dillerinin,kendi kültürünün değersiz olduğunu düşünerek,aşağılanmışlık duygusundan kurtulmak için,evlatlarını Çince okula veren ve onların saygın bir makam,meslek sahibi olmasını umman anne babalar bugün, hem evlatlarını,hem kendilerini,hem milleti tüketmektedirler.”Sonraki pişman, kendine düşman” Uygur  ata sözünü tekrarlayıp durmakla acılar dinecek mi?

Uygur lehçesinde, ziyalı, diyoruz aydını.Ziyalı,Arapça kelimedir. Uygurca’da,ay ışığı aydınlatan geceyi,aydın,diyoruz.Uygurca’da “aydın gece” başlıklı şarkılar,şiirler,hikayeler,romanlar vardır.Yanı,Anadolu Türkçesindeki  anlamı ile Uygur Türkçesindeki anlamı aynıdır,kullanma yeri farklıdır.Demek ,aydın,gece karanlığını ışıklandıran ay ışığı demektir.Doğu Türkistan karanlık içindedir,aydınlığa ihtiyacı vardır.Karanlık içinde yön bulamayan toplumların rehberi aydınlardır.Kendi aydınlarının himayesinden mahrum kalan halk,haydutların ganimet sürüsü olmaya adaydır.Yurdumuzda durum tam tersi.Uygur toplumu,hakları gasp edilen kendilerini,onurları çiğnenen Uygur aydınlarını korumak için ölüm kalım savaşı vermektedir.Ancak,Uygur aydınlar içindeki çoğunluğun sessiz kalması,ilgisizliği,ihaneti çok üzücüdür.Dıştan saldırı toplumu birleştirir.İçten saldırı toplumu dağıtır.Uygur toplumunun kan kaybını durdurmak için içten gelen saldırıyı durdurmamız şart.Uygur aydınları içinde çok iyi yetişen aydınlar vardır.Ama her kes korkunun esiri olmuştur.Korkup yaşamanın acısı ölümden yamandır.Artık bir kısım aydın risk alarak ortaya çıkmalı,uyumuş numarası yapan arkadaşlarını uyandırmalı.Onlarla beraber,Uygur milletinin diline,dinine,kültürüne zarar vermekte olan arkadaşlarını sosyal baskı altına almalı.Uygur aydınlarının,Uygur milletine vermekte olduğu zararı minimuma indirmeli.Eğer bunu da yapamazlarsa,tarih onları af etmeyecektir.(2.bölümün sonu- devam edecektir

29 Mayıs 2015

Etiketler: » » » » » » » » » »
Share
875 Kez Görüntülendi.