logo

trugen jacn

DOĞU TÜRKİSTAN MESELESİNE ÇÖZÜM ; DÜNYA ÇİN’DEN BÜYÜKTÜR !

Son günlerde Doğu Türkistan’dan çok endişe verici haberler geliyor. Bunlar ne yazık ki, Doğu Türkistan’la ilgili birkaç STK’nın ve ehl-i insaf birkaç medya kuruluşunun gündeminden Türk kamuoyuna hala taşınmış değil.

Özetle Çin, Sovyetler Birliğinin Stalin döneminde Sovyet Komünist Partisi tarafından uygulanan “sindirme” politikasını Doğu Türkistan’da uyguluyor. BM, Ağustos ayında yayınladığı raporda Çin’in bir milyona yakın Uygur Türk’ünü Doğu Türkistan’da “yeniden eğitim” kamplarına gönderdiği haberlerini, endişe verici olarak nitelemişti. Bir taraftan Çin sözcüleri bu ithamları “Doğu Türkistan’da herkesin eşit özgürlük ve haklara sahip olduğunu” söyleyerek inkâr ederken, bir taraftan da “radikal ideolojilerle mücadele kapsamında mesleki yeterlilik eğitim merkezleri” oluşturulması yönünde mevzuat hazırlıyor. Buna göre, “hangi gıdaların veya gıda dışı malzemelerin İslâmi olmadığına (helal olmadığına) ilişkin söylemler” gibi en sıradan söylemler bile suç sayılabilecek.

Doğu Türkistan, Çin tarafından 18. asır ortalarında işgal edilmeye başlandı. Ancak kardeşlerimizin bu işgale karşı direnmeleri günümüze kadar devam etti. En son 1933’te bağımsızlığını ilan eden Doğu Türkistan Cumhuriyeti, 1949 yılında Çin ordusu tarafından işgal edildi. Direniş ve baskılar ondan sonra da devam etti. Son 30 yıl içinde cereyan eden önemli olaylar hakkında kısa bir bilgi işin mahiyetini anlamayı kolaylaştıracaktır:

  • 1990 Barın Olayları: Barın, Kâşgar ilinin Aktuğ ilçesine bağlı bir beldedir. Ramazan ayının ortalarında halk, camiyi Kadir gecesine ve Ramazan Bayramı’na hazırlamak için onarmaya başlar. Çinli görevliler buna izin vermek istemez. Direnen sivil ve silahsız savunmasız halkın üzerine ateş açılır. Çıkan olaylar haftalarca sürer. Çin bölgeyi kontrol altına alabilmek için bölgeye ciddi miktarda askeri birlik sevk eder. Sonuç 9 köy haritadan silinmiş, 5000 kadar soydaşımız şehit olmuştur.
  • 1998 Kulca Olayları: Yine Ramazan boyunca Kur’an okumuş olan ve Kadir gecesi Hatim duası yapmak üzere Kulca’da bir evde toplanan 30 kadar kadını, “toplanmak” suçu işledikleri gerekçesiyle yönetim karakola götürür. Halk karakolun önüne toplanarak kadınların serbest bırakılmasını ister. Cevap olarak birkaç kadının cesedi karakoldan dışarı atılır. Bunun üzerine çığırından çıkan olaylar Kulca’dan bütün Doğu Türkistan’a yayılır.
  • 5 Temmuz 2009 Urumçi Olayları: 2003’ten beri hemen her sene Uygur köylerinden 16–20 yaşlarındaki çoğu kız, 3–4 genç toplanıp zorunlu işçi olarak çalıştırılmak üzere Guan Dong eyaletindeki fabrikalara götürülür. Bu uygulamalarda 2009’a kadar 250 bin kadar genç götürülmüştür. Bu, bir çocuktan fazlasını yapmanın yasak olduğu Doğu Türkistan’ı boşaltma politikasıdır. Bu işçi olarak götürülen gençleri asimile etme politikasıdır. Yine Doğu Türkistan’dan gelen haberlere göre bu fabrikalarda kızlara cinsel sarkıntılık yapılır, fuhşa zorlanır, sonunda bazı çocuklar “kötü yola”, yani barlara, pavyonlara, genel evlere düşer.

O zamanki Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, Urumçi ve Kâşgar’ı ziyaret ederken Orta Çin’de işte bu Guan Dong eyaletinin Şaoguan şehrindeki bir oyuncak fabrikasında, Çinli işçilerin Uygur işçilere saldırması üzerine meydana gelen olaylarda 18 Uygur (Çin resmi kaynakları önce 2 dedi, Uygur kaynaklar bu sayının 2’den çok daha fazla olduğunu söyleyince 18 dedi) öldürülmüştü. Bunun duyulması üzerine önce Urumçi’de, sonra başta Kâşgar olmak üzere Doğu Türkistan’ın diğer şehirlerinde halk, Şaoguan şehrinde öldürülen Uygurların katillerinin bulunması istemiyle toplanıp gösteri yapınca olaylar meydana geldi, yüzlerce soydaşımız öldü. Yönetimin, evlerden insanları, yaşlı kadın ve çocuklar hariç, gösteriye katılsın katılmasın toplayıp götürdüğü bildirilmişti. 5 Temmuz olaylarında bu şekilde evlerden toplanan soydaşlarımızdan en az on bin kişinin akıbeti hala meçhuldür.

  • Nihayet son zamanlarda yaygınlaşan eğitim kampları, Çin’in bölgeyi Müslüman kimliğinden tamamen arındırmak istediğini göstermektedir. Her birinde on binlerce insanın bulunduğu eğitim kampları, tam bir beyin yıkama ve sindirme faaliyetidir. Bu kamplarda eğitime (!) tabi tutulan soydaşlarımızın sayısı milyonlarla ifade edilmektedir.

Bölgede cemaatle namaz kılmak, resmi dairelerde oruç tutmak yasaktır. Komünist Partinin yayınladığı tamimlerde, bölgede görev yapan memurların ve Komünist Partisi üyelerinin halk içinde yerel dilleri değil, Mandarin dilini konuşmaları ve Komünist Parti ideolojisini bağlılıklarını her vesileyle dile getirmeleri isteniyor.

Yaklaşık on yılda bir ortaya çıkan bu baskılar daha ne kadar ne kadar devam edecektir?

İnsan Hakları İhlalleri Gözleme Kuruluşlarının raporlarına uluslararası camia kulağını tıkamış bulunuyor. Birleşmiş Milletlerde konu gündeme gelmiyor. Çin her vesileyle olayları İslamcı, ayrılıkçı terör örgütleriyle mücadele olarak maskeliyor. Kimse Çin’in bu kara propagandasına inanmıyor ama bir yaptırım uygulamaya yanaşan da yok.

Dünya Uygur Kongresi İdarecilerinin çırpınışları, Çin tarafından engellenmeye çalışılıyor. Doğu Türkistan’da yaşananları Dünya Kamuoyuna anlatmak üzere değişik ülkelerde toplantı düzenlemelerine Çin, o ülkeler nezdinde girişimlerde bulunarak engel olmaya çalışıyor. Ne yazık ki bu ülkeler arasında Türkiye ve diğer Türk Cumhuriyetleri de vardır.

Dünya, Çin’in kara propagandasına ve Doğu Türkistanlıların sesini kısma girişimlerine prim vermemelidir. Dünya Uygur Kongresi yöneticilerine Doğu Türkistan’da yaşananları anlatma imkânı verilmelidir. Medya baskıları Dünya Kamuoyuna anlatmalıdır.

Bugün Doğu Türkistan’da Mülkiyet Edinme ve Memleketinde Çalışma Hakkı yoktur. Bilgi ve Haber Edinme Hürriyeti, Haberleşme Hürriyeti, Toplantı, Gösteri ve İbadet Hürriyeti, Can ve Mal Güvenliği yoktur.

Dünya, Çin’den bu İnsan Hakları İhlallerini durdurmasını istemelidir. Çin’e yaptırım uygulanmalıdır. İnsanlığın bittiği yerde ekonomik menfaat hesabı yapılır mı? İnsanlığın bittiği yerde stratejik, jeopolitik hesapları yapılır mı?

Çin’e kim dur diyecek? Amerika, Rusya, Japonya, Avrupa Birliği, İslâm Ülkeleri Konferansı, kısaca bütün Dünya Çin’e karşı ortak hareket etmelidir. Engel olunmazsa Çin, Dünya için her gün artan bir tehdit olacaktır. Mesele sadece Doğu Türkistan ve Tibet’te İnsan Hakları İhlallerinden ibaret değildir. Bugün seyirci kalanlar için yarın çok geç olabilir.

Bütün bu gerekçelere rağmen saydığım ülkeler Çin tehdidini doğru anlamazsa, kulağını tıkamaya devam ederse? Cevabımız Mustafa Kemal’in Namık Kemal’e verdiği cevaptır:

Dayasın düşman vatanın bağrına hançerini

Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini?

 

 KAYNAK :  http://dailyhavadis.com/2018/10/22/dogu-turkistan-meselesine-cozum-dunya-cinden-buyuktur/?fbclid=IwAR3F6LgekQqx83ScYk6BEef4MLdGAfxmH-lXo6RXJKCjaqkbhqfIyiQeHl8

 

Etiketler: » » » » » » »
Share
1536 Kez Görüntülendi.