
İlginçtir Çin, Doğu Türkistan’ı 1949 yılında işgal ediyor. İsrail de 1948 yılında kuruluyor. Bilmiyorum çok önemli midir? Ama araştırmaya değer buluyorum. Siyonizm tarihine dair çok şey bulabilirsiniz. Ancak Çin’in asimilasyon uygulamalarına dair çok az şey biliyoruz. Çin 1949’dan beri Doğu Türkistan’daki hakimiyetini güçlendirmek için Uygur Türkleri üzerinde ciddi bir kimliksizleştirme çalışması uyguluyor. Mesela bir veri; 1953 yılına ait nüfus sayımında Doğu Türkistan nüfusunun %75’ini Uygurlar, %6’sını Han Çinlileri oluştururken, 2000 yılında bu oran %45,21 Uygur, %40,57 Han Çinlisi olarak değişiyor.
İSLAM MI TÜRKLÜK MÜ ÇİNLİLEŞİYOR?
Burada Çinlileştirmeyi biz daha çok İslam’ı Çinlileştirmek olarak okuyoruz ancak ben burada karşı çıkacağım. Türk – İslam medeniyeti kimliği üzerinden bir Çinlileştirme olarak okumak nasıl olurdu? Çünkü İslam’ı ve Türklük kimliğini de bu anlamda birbirinden ayrı tutmak Uygur Türkleri açısında başka bir kimliksizleştiremeye de kapı aralayacaktır. Çinlilerin burada tek derdi herkesi kendi coğrafyasına yakın olanları nüfusuna alıp eritmek, yani Çinli yapmak. Çinlilerin nüfus takıntısı var. Ayrıca jeopolitik olarak da Doğu Türkistan coğrafyasının doğal zenginlikleri önemli bir etken. Çinlileştirmek en basit tabirle; “Çin komünist karakteristiğine yeniden tasarlamak”. Çin tarafından aşırıcılık, köktencilik ve yabancılıkla özdeşleştirilen İslam ötekileştirilirken Türklük değerlerine ait nüanslara ne oluyor? Eğer Uygur Türkleri, Türklüğe ait değerlerini kaybettiyseler ki bu konu hakkında bir kelime bile duymadım o zaman asimile edilmek maalesef çok daha kolaylaşıyor.
2013 yılında Xi jinping’in Çin devlet Başkanlığına seçilmesinden sonra Uygur Türklerine yönelik baskılar şiddetlenerek arttı. Toplama kampları meselesini onun döneminde duyar olduk. Doğu Türkistanlı Müslümanları İslam dışı pratiklerin dışına yaşamayı zorlayan bunu yerine getirmeyince eğitim kamplarına “ideolojik sorunları olduğu” gerekçesiyle gönderiliyorlar. Buralarda haber alınamayan kayıp insanların sayısı hakkında şimdilik net bir bilgiye ulaşılamıyor. Ancak 2014 – 2021 yılları arasında 1046 din adamının kamplarda veya cezaevlerine sürüldüğünü biliyoruz. Bağımsız izleme komitesi insan hakları örgütlerinden uzmanların girmesine izin verilmiyor. Gazetecilere gezi yaptırıyorlar. Ancak bu gazeteciler Çin hükümetinin kendi seçtiği ve belirli yerleri gezdirdikleri adeta bir Truman Show izlettirdikleri gazeteciler oluyor.
GÖZETİM TOPLUMU
Çin Doğu Türkistan’da 2012 yılından beri “şebeke yönetimi” sistemi uyguluyor. Bu sistemde, mahalleler ve köyler ile kırsal ilçeler daha küçük coğrafi ve idari şebekelere bölünmüş. Buralara da istikar ve uyumun korunmasından sorumlu şefler atanmış. Yani anlayacağınız Uygur Türklerini 10 hanelik gruplara bölerek propaganda dersleri verme, günlük terörle (İslam’la) mücadele tatbikatları yönetme gibi sorumlulukları olan Çinli memurlar hanelere yönetici olarak verilmiş. Aile olma diye bir proje var. Hepimizin duyduğu bir şey aslında. Sanırım en çok da bunu duyduk biz Doğu Türkistan’a dair. Her aileye bir Çinli memur Doğu Türkistanlıların evlerinde kalmakla görevli. Ayrıca duyduğumuz çok daha adice haberler var. Onları da Doğu Türkistan’dan genellikle eğitim için kaçıp yurtdışına gelenlerden özellikle de Türkiye’deki Uygurlulardan öğrenebiliyoruz. Fiziki kontrol (kıyafeti İslam’i veya geleneksel mi?), yüz tanıma kameraları, mobil cihazlardaki bilgilere erişebilen yazılımlar, wifi dinleyicisi gibi şeylerle toplum Uygur toplumu gözetleniyor. Aslında durum burada yazdıklarımızdan da vahim. Yeni nesil doğrudan Çinlileşiyor. Her türlü insanlık dışı uygulama var ancak çok azını öğrenebiliyoruz. Nitel veri olmadığı için elimizde sanki münferit bir iki olaydan bahsediliyormuş gibi gözüküyor.
DÜNYA NE DİYOR?
İsrail’in soykırımına bir şey yapamayanlardan BM ve 22 ülke üyesi Çin’in Doğu Türkistan’daki toplama kamplarının kapatılması ve bağımsız araştırmacıların hak ihlallerini araştırması için Doğu Türkistan’a erişim izni verilmesi çağrısında bulunulmuştur. 2020 yılında ABD’de Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerinden sorumlu Çinli yetkililere ve kurumlara yaptırım uygulamasını öngören “Uygur insan Hakları Politikası Yasası” kabul edilmiştir. Ne kadar ironik değil mi? Dahası da var 2021 yılında ABD, Kanada ve Avam kamarası ile Litvanya Parlamentosu Çin’in eylemlerini soykırım olarak tanımlamıştır.
Kaynak : https://www.gazetebirlik.com/kose-yazisi/196429/dogu-turkistanda-neler-oluyor#google






