logo

trugen jacn

ÇİN’İN İŞGALİNDEKİ DOĞU TÜRKİSTAN’DA UYGULADIĞI ÇOK BOYUTLU SOYKIRIM POLİTİKALARI

Çin’in Uygurlara Karşı Çok Boyutlu Soykırım PolitikalarıAbdülhalik KARA 

Çin,  işgalindeki Doğu Türkistan’da Uygurlar ve diğer Türk halklarına yönelik politikaları, uluslararası toplumda soykırım olarak tanınıyor.  2021’de gerçekleştirilen Londra merkezli Uygur Mahkemesi (Uyghur Tribunal) ve ABD, Kanada, Birleşik Krallık, Hollanda, Belçika ile Litvanya dahil 11 ülkenin  hükümet ve parlamentoları, bu uygulamaları resmen soykırım olarak niteliyor. Çin, “terörle mücadele” ve “ekonomik kalkınma” söylemleri altında yürüttüğü politikalarla fiziksel imha, kültürel yok etme, biyolojik müdahaleler ve psikolojik baskı gibi çok katmanlı yöntemler kullanıyor; bu durum Birleşmiş Milletler (BM) Soykırım Sözleşmesi’ndeki soykırım tanımının tüm unsurlarını karşılıyor.

1. Çok Boyutlu Soykırımın Unsurları

Çin’in Doğu Türkistan’daki politikaları, Uygurlar başta bu ülkeede yaşayan tüm Tür halklarını  etnik, dini ve kültürel bir grup olarak ortadan kaldırmayı hedefleyen sistematik ve çok katmanlı bir stratejiye dayanıyor. BM Soykırım Sözleşmesi’ne göre soykırım, bir grubu fiziksel, biyolojik veya kültürel olarak yok etmeye yönelik kasıtlı eylemleri içeriyor. Bölgedeki uygulamalar bu tanımın tüm unsurlarını barındırıyor:

Fiziksel İmha ve Toplama Kampları:

2017’den itibaren Çin, “mesleki eğitim merkezi” adı altında milyonlarca Uygur’u toplama kamplarında alıkoyuyor. Uluslararası raporları, eski mahkumların tanıklıkları ve sızdırılan belgeler, bu kamplarda işkence, cinsel şiddet, aç bırakma, zorla tıbbi müdahaleler ve hatta   tutukluların canlı organlerını  toplama gibi uygulamalarının  var olduğunu gösteriyor.  Yapılan bu uygulamalar , soykırımın “grup üyelerinin öldürülmesi” ve “ciddi fiziksel veya zihinsel zarar verme” unsurlarına karşılık geliyor.

Zorunlu Çalışma ve Ekonomik Sömürü: Uygurlar, kendi topraklarından, kendi mesleklerinden zorla alıkonularak, devlet tekelinde ve Çinli patronların kontrolünde olan pamuk, tekstil, elektronik ve güneş enerjisi panelleri  başta bir çok sektörlerde  Köle/İşçi olarak zorla çalıştırılıyor. Raporlar, bazı küresel markaların tedarik zincirlerinde Doğu Türkistan kaynaklı zorunlu işçilik ile üretilmiş  olduğunu ortaya koyuyor. Bu uygulamalar, “grubun yok olmasına yol açacak yaşam koşullarını bilerek oluşturma” maddesiyle örtüşüyor.
Kültürel ve Dini Yok Etme: Uygurların dili, dini ve gelenekleri sistematik olarak hedef alınıyor. Eğitim Çinceleştiriliyor, okullarda ve resmî kurumlarda Uygurca yasaklanıyor. Camiler yıkılıyor, Kur’an eğitimi yasaklanıyor, dini ritüeller cezalandırılıyor. Çocuklar ailelerinden koparılarak Çince eğitim verilen yatılı okullara gönderiliyor; böylece Uygur kimliği yeni nesillerde silinmeye çalışılıyor. Bu, “grubun çocuklarını başka bir gruba zorla /dönüştürme/aktarma” unsuru ile doğrudan ilişkilendiriliyor.

Biyolojik Müdahaleler ve Zorunlu Kısırlaştırma: Yayınlanan Bağımsız raporlar, Uygur kadınlara yönelik zorla kısırlaştırma, kürtaj ve doğum kontrol uygulamalarını belgeliyor. Önde gelen haber ajansı Associated Press(APİ’)’in 2020 tarihli raporu, bölgede doğum oranlarının keskin biçimde düştüğünü gösteriyor. Bu, “grubun doğumlarını engelleme” unsurunun açık bir örneğini oluşturuyor.

Psikolojik Baskı ve Gözetim: Doğu Türkistan, dünyanın en yoğun gözetim sistemlerinden birine sahip. Yüz tanıma, yapay zekâ tabanlı takip ve sosyal kredi uygulamalarıyla Uygurların her hareketi izleniyor; bir araya toplanmak, namaz kılmak veya akrabayla görüşmek gibi sıradan  normal davranışlar bile cezalandırılıyor. Bu durum, toplumun parçalanmasına ve psikolojik baskının yoğunlaşmasına yol açıyor.

2. Uluslararası Tanıma ve Kanıtlar

Uygurlara yönelik çok boyutlu soykırım, bağımsız kuruluşlar ve bazı devletler tarafından resmen tanınmıştır. Uluslararası bağımsız bir mahkeme olarak Londra merkezli Uygur Mahkemesi (Uyghur Tribunal), 2021’de yaptığı   saatlerce devam eden toplam  3 oturum/Araştırma/inceleme sonucunda, Çin’in Doğu Türkistan’daki ağır insan hakları ihllallerinin/eylemlerinin “Etnik soykırım ve insanlığa karşı suç teşkil ettiğini  kabul ve ilan etmiştir.

ABD Yönetimi, Ocak/2021’de Çin’in Uygurlara karşı  hak ihlallerini/tutumunu soykırım olarak sınıflandırmış, ardından Kanada, Birleşik Krallık, Hollanda, Belçika, Litvanya ve 10’u aşkın ülkenin parlamentoları da Çin’in Uygurlara karşı politikalarını soykırım olarak kabul etmiştir. Bu tanımı destekleyen kanıtlar olarak aşağıdakileri sıralayabiliriz:

  1. Sızdırılan ÇKP Üst Yönetim  Belgeleri : “Xinjiang Papers” ve “China Cables”  adı ile tanımlanan bu belgeler, ÇKP Genel Sekreteri ve Çin Lideri Xi Jingping başta olmak üzere Çin Komünist Partisi liderliğinin en üst düzeyinden gelen doğrudan talimatları ortaya koyuyor. Belgelerde, Xi Jinping ve diğer üst düzey yetkililerin “Onlara(Uygurlara) Asla  merhamet göstermeme” ve “önleyici güvenlik önlemleri”  talimat ve çağrıları yaptığını ortaya koyuyor. Toplama kamplarının kurulması, gözetim teknolojilerinin yaygınlaştırılması ve dini-kültürel pratiklerin bastırılması gibi uygulamaların merkezi düzeyde planlandığı açıkça belirtiliyor.
  2. Uluslararası Raporlar: Birçok uluslararası insan hakları kuruluşları Uygurların durumunu inceleyerek soykırımın devam ettiği sonucunu kanıtlamış  ve ortaya koymuştur. Ayrıca, BM.İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin 31.08.2022 tarihinde  açıkladığı  Uygur İnsan Hakları  raporu, bölgede bağımsız bulgulara dayalı ağır ihlallerin yaşandığını ortaya koyuyor. Raporda keyfi tutuklamalar, işkence, zorla kaybetmeler(gizlice yok etme), dini ve kültürel kısıtlamalar, kadınlara yönelik zorunlu doğum kontrol uygulamaları gibi eylemlerin ciddi uluslararası  İnsanlık  ve etnik Soykırım Suçları  oluşturabileceği vurgulanıyor.
  3. Kamp Mağdurlarının Anlatımları  ve Tanıklıklar: Sürgündeki Uygurların, eski Toplama  kampı mahkumlarının ve aile üyelerinin beyanları, bölgede maruz kalınan şiddeti ve baskıyı ayrıntılı biçimde ortaya koyuyor. Bu tanıklıklar, işkence, zorla ideolojik eğitim, sistematik cinsel şiddet, Köle/İşçi olarak zorla çalıştırma ve hatta Uygur gençlerin organlarının zorla alınarak Helal Organ adı ile pazarlanması gibi uygulamaların sistematik olduğunu ve farklı  mağdurlar ve tanıklar tarafından benzer biçimde aktarıldığını gösteriyor.
  4. Uydu Görüntüleri: Açık kaynak araştırmaları ve ticari uydu görüntüleri, bölgede inşa edilen Çin tipi toplama kamplarının sayısını, konumunu ve büyüklüğünü somut  bir şekilde doğruluyor. Görüntüler, 2017’den itibaren hızla inşa edilen yüksek güvenlikli tesisleri ve çevrelerindeki gözetim önlemlerini net biçimde gösteriyor. Bu kanıtlar ise Çin’in  resmi inkârlarını çürütüyor.

3. Çin’in Savunması ve Bilgi Kontrolü

Çin yönetimi,  Uygurlara yönelik bu politikaları “terörle mücadele” ve “ekonomik kalkınma”  olarak lanse ediyor ve bu gerekçeleriyle savunuyor. Toplama  kamplarını ise “gönüllü eğitim merkezleri” olarak tanımlıyor. Ancak bağımsız raporlar, tanıklıklar ve belgeler, bu savunmaları çürütüyor. Çin’in medya üzerindeki sıkı kontrolü ve dezenformasyon faaliyetleri, uluslararası kamuoyunun doğru bilgiye erişimini zorlaştırıyor.

4. Sonuç ve öneriler

Çin’in Doğu Türkistan’daki  bu uygulamalarında, Uygurlar başta diğer Türk halklarına karşı fiziksel, kültürel ve biyolojik varlığı sistematik olarak hedef alınıyor. Bu durum, BM Soykırım Sözleşmesindeki  soykırım tanımının tüm kriterlerini karşılıyor. Xinjiang Polis (Xinjiang Papers) belgeleri,   bu uygulamalarda ÇKP Lideri Xi Jinping’in doğrudan talimatlarını ortaya koyuyor. Pekin’in ekonomik gücü ve BM Güvenlik Konseyi’ndeki veto hakkı, uluslararası yargı süreçlerini zorlaştırıyor olsa da, bu eylemlerin dünya genelinde giderek daha fazla tanındığı görülüyor.
Bu duruma karşı Alınacak Önlemler ve Öneriler : BM ve diğer uluslararası kuruluşların bağımsız soruşturmalar yürütmesi ve Çin’e yönelik yaptırımların artırılması, Küresel tüketicilerin Uygurların zorla çalıştırılmasıyla  bağlantılı ürünlere karşı bilinçlenmesi ve şirketlerin tedarik zincirlerinde şeffaflığa zorlanması,
Sürgündeki Uygur topluluklarının uluslararası platformlarda daha güçlü  şekilde desteklenerek kollanması ve daha çok aktif  konuma  getirilmesi/daha gür bir ses bulması gerekiyor.

Doğu Türkistan’daki bu çok boyutlu baskı, insanlığın ortak vicdanını sınayan bir durum olarak duruyor. Çin’in ekonomik ve siyasi gücü gerçeği perdelemeye çalışıyor olsa da, Uygur halkının mücadelesi adalet arayışının sembolü olmaya devam edecektir

Share
646 Kez Görüntülendi.