logo

trugen jacn

ÇİN’İN İŞGALİ ALTINDAKİ DOĞU TÜRKİSTAN’DA BASKI VE ZULMÜ

Barış Yüksel - Doğu Türkistan'daki Çin Zulmü

Barış YÜKSEL

Bu yazımızda Doğu Türkistan’da yaşanan zulme değinerek neden Turancılık Ülküsünün bu denli zaruri olduğundan bahsedeceğim. Dünyada eziyet gören her mazlum milletin acısı ilk önce Türk milletinin yüreğini kanatır, çünkü Türk milleti tarihsel misyonu gereği ezilen milletlerin hamisi konumundadır. İlişki halinde olduğumuz hemen tüm milletlerin, Türk milleti karşısında bir kuyruk acısı olduğu gerçektir. Türk milleti ne vakit eski gücünü kaybetse bu milletlerin bir takım saldırılarına muhatap olmuştur. Ahıska Türklerinin yaşadığı sürgün, Hocalı Katliamı ve Kırım sürgünü ilk başta akıllara gelenlerdendir.

Doğu Türkistan, Türklerin eski yerleşme alanlarından biridir. Bölgeye ilk hâkim olan Türk Devleti, Hunlardır. M.Ö. 300 yıllarından itibaren Türk birliğini kurma çabalarına giren Hun Devleti, Doğu Türkistan’ı kendisine bağlamıştır. Doğu Türkistan coğrafyası bu tarihten sonra sırasıyla; Hun (M.Ö. 220-M.S. 386), Tabgaç (386–534) ve Göktürk (550–840) hâkimiyetinde kalmıştır. Uygur Türkleri 840 yılında bölgeye yerleşmiştir. 

Görüldüğü üzere Doğu Türkistan bölgesi yüce Türk milletinin doğduğu ve dünya sahnesine çıkarak devletler kurduğu ata topraklarımızdır. Bu topraklar yüzyıllar boyunca Türk milletinin egemenliği ve hakimiyeti altında kalmış olup Çin’e tarihinin en kötü yıllarını yaşatmış devletlerimizin yurdudur. Yukarda değindiğim üzere, ilişki halinde olduğumuz hemen her devlet gibi Çin’in de biz Türklere karşı bitmeyen ve bitmeyecek bir kuyruk acısı vardır. 

Bir açık hava görseli olabilir

Doğu Türkistan bölgesi Rusya ve Çin devletlerinin enerji kaynaklarına sahip olma mücadelesi sebebiyle sürekli olarak bir asimile politikasına muhatap olmaktadır. Günümüzde bölge Çin tarafından işgal edilmiştir ve insanlık dışı metotlarla bölgede yaşayan kardeşlerimize karşı asimilasyon politikası uygulanmaktadır. Doğu Türkistan 1949’da Çin tarafından işgal edildiğinde bölgede Çinli göçmen nüfusu yerel halk olan Uygurlara oranla yüzde 3-5 civarındaydı. Bugün ise Çin’in asimile etme projeleri neticesinde neredeyse yüzde 40-50’ye ulaşmıştır.

Çin tarafından, Doğu Türkistan’da uygulanan insanlık dışı, hukuk tanımaz ve evrensel insan hakları bildirisinden bir haber politikalar neticesinden yüz binlerce öz kardeşimiz acı ve işkence çekmektedir. Müslüman-Türk kardeşlerimizin oruç tutması türlü gerekçelerle yasaklanmış, başörtü takmaları ve sakal bırakmaları da yasaklanarak bölge halkının yaşam biçimlerine müdahale edilmiştir. Uygurların camiye giriş yasağıyla ilgili şu bildiri de durumu özetlemektedir: “Komünist parti üyeleri, 18 yaşından küçükler, işçi ve memurlar, kadınlar ve öğrencilere giriş yasağı konulmuştur.” 

Doğu Türkistan’da 1985 yılında yürürlüğe konulan bir uygulamayla şehirde yaşayanlara bir çocuk yapma, kırsalda yaşayanlara iki çocuk kotası getirildi. Yaklaşık 29 yıldır uygulanan bu politika sonucu mahallelerdeki ajanlar vasıtasıyla tespit edilen 7-8 aylık hamile kadınlar bile doğuma birkaç hafta kala polis nezaretinde yakalanarak zorla kürtaj edilmekte. Zorunlu kürtaj sonucu milyonlarca bebek dünyaya gelmeden katledilmektedir. Bu tür uygulamalarla Uygur nüfusunun artışının engellenmesi hedeflenmektedir.

Bölgede yaşayan Türklerin türlü gerekçelerle bölgeden uzaklaştırılması Çin yönetimince hedeflenmiş,  ayrıca Doğu Türkistan bölgesinde Çin nüfusunu arttırmak amacıyla bölgeye göç teşvik edilmiştir. Böylece bölgenin demografik yapısının Çin lehine değişime uğraması amaç edinilmiştir. Asimilasyonun aracı olarak Uygur ve Çinlilerin karma evlilikleri teşvik edilerek evlenenlere başta düğün masraflarının karşılanması olmak üzere ev, iş kredisi ile her türlü imtiyaz sağlanmaktadır. Çin’in asıl amacı Doğu Türkistan’ı kendi koydukları Sincan (Sincan “yeni sınır”, “sonradan kazanılan toprak” anlamına gelmektedir) ismine uygun olarak asimile edip Çinlileştirmektir.

BM AÇIKLADI: DOĞU TÜRKİSTAN'DA 1 MİLYON UYGUR TÜRK'Ü ZOR DURUMDA

Yaşanılan bu insanlık dramı karşısında Batılı devletlerin suskunluğu pekte şaşırılması gereken bir durum olmasa gerek. Fakat bu vahşet tablosu karşısında Türk devletlerinin suskun ve sessiz kalması kabul edilebilecek bir davranış değildir. Özellikle Çin ve Rusya tarafından kurulan Şanghay Beşlisi olarak tabir edilen ekonomik iş birliği topluluğuna Türk devletlerinin üye olması devletlerimizin elini kolunu bağlamaktadır. Zaman zaman Türkiye Cumhuriyeti’nin birtakım haykırışları ve bölgedeki asimilasyon politikasının terk edilmesine yönelik beyanları bulunsa da Türk Birliği kurulmadan bu haklı serzeniş de havada kalmaktadır.

Türk Birliği yani Turan kurulmadan tek bir bayrak altında tek bir güç olup ezilen ve eziyet gören kandaşlarımızı kurtarmadan yapılan her türlü girişim havada kalacaktır. Türk milleti bağımsızlığı uğruna ölebileceğini tarihin hemen her döneminde ispat etmiş ve bu uğurda her türlü teşebbüste bulunacağını defalarca ispatlamıştır. 

Ortak dil ve ortak tarihin himayesi altında kurulacak Turan idealizminin yeşerteceği barış, huzur ve refah ortamı başta biz Türklerin ve dünyanın her yerinde eziyet gören mazlum milletlerin nefes almasını sağlayacaktır. Turan ülküsü gerçek olmadan asimilasyon politikasına devam eden Çin’in alçakça saldırıları durmayacaktır.

Doğu Türkistan'da Kültürel Soykırım Kapsamına Giren Onlarca Fiil  Bulunmaktadır" - Sivil Sayfalar

Ey TÜRK  kalk yerinden ve nereden geldiğini unutma… Kardeşin ata toprağında eziyet çekmekte, öldürülmekte ve işkence görmekte… Ey TÜRK kalk ve Çin sarayını basan Atam Kürşad gibi yumruğunu indir.

Doğu Türkistan’ın bağımsızlık mücadelesinin bayrak ismi ve Çin tarafından kurşuna dizilmek suretiyle şehit edilen Osman Batur’un şu sözüyle yazıma son veriyorum:

Ben ölebilirim, ama benim milletim dünya durdukça mücadeleye devam edecektir.

Kaynak : https://www.tamgaturk.com/yazi/dogu-turkistandaki-cin-zulmu-17146.html?fbclid

Share
405 Kez Görüntülendi.