logo

trugen jacn

THE WASHİNGTON POST : ÇİN’İN YOĞUN ÇABALARI OLUŞAN KÖTÜ İMAJİNİ ASLA ÖRTEMEZ !

Bir Uygur Müslüman ve eski Toplama kamp esiri olan Ömer Bekali, 11 Mart’ta Berlin’de düzenlenen bir basın toplantısında Çin’deki yeniden eğitim kampları hakkında konuşuyor . Bu yazı The Washington Post Yazı Kurulu tarafından hazırlanmıştır. (Felipe Trueba / EPA-EFE / REX / Shutt)Y

Uygur Haber ve Araştırma Merkezi (UYHAM)

Çinli yetkililerin bu ay Pekin’de  yaptıkları bir resmi açıklama Uygur bölgesi için bir dönüm noktası oldu: Çin yönetimi Büyük Halk Sarayi’nin Uygur Bölgesi (Xinjiang) Salonu’nda  iki saat  süren bir  basın toplantısı  düzenlediler.   Çin’in kuzeybatısındaki Uygur Özerk   bölgesi hükümet başkanı Shohrat Zakir, basın toplantısında konuşurken, Çin yönetiminin  etnik Uygurlar yeniden eğitmek için toplama kampları inşa ettiğini yolundaki haberlerin asla gerçekleri yansıtmadığını ısrarla iddia etti. Bölge Başkanı Zakir bu eğitim Merkezlerinin Toplama kampı ve  diğer tanımlamalarla anılması yönündeki haberleri  tamamen asılsız ve saf yalanlar olarak niteleyerek “Aslında bizim bu Eğitim  merkezlerindeki  öğrencilerin yemek ve  barınma ihtıyaçları ücretsiz olup  yatılı okullarda olduğu  gibidir,” iddialarını de öne sürdü.

Çin’in resmi bu açıklamalarına karşılık, bu kamplardan Kaçmayı başaranların ifadeleri de dahil olmak üzere Çin’in bu toplama kampları hakkında  oldukça fazla sayıda kanıtlar bulunmaktadır.Bu kamplarda 1-3   milyon veya daha fazla kişinin tutulduğunu ve bunların hiçbir şekilde özgür olmadıklarını ve  bu kamplarda kalanların çok acı ve istiraplı  bir bedel ödediklerini gösteriyor. Bu hesaplamalara  göre kamplar, Çin’in bölgedeki Türk Müslüman azınlığa karşı etnik Uygurlar, Kazaklar ve diğerleri de dahil olmak üzere kültürel olarak soykırım yapmakta olduğu bu insanları Çin’de çoğunluğunu oluşturan  etnik  Han Çinlilerinin  kalıbına  zorla sokulması ve dönüştürülmesine yönelik bir uygulama ve çılgınca bir  girişim olduğu belirtiliyor.

Çin’in Doğu Türkistan’daki bu toplama kamplarının varlığını ilk kez ifşa eden ve kanıtları ile birlikte açığa çıkaran Almanya’da yaşayan bir insan hakları aktivisti ve Araştırmacısı olan Adiran Zenz’dir.  Almanya’da  Avrupa İlahiyat  Okulu’nda  kültürler ve sosyal araştırma yöntemleri  öğretim görevlisi olarak çalışan Zenz, varlığını açığa çıkardığı bu kamplarda  en az  bir milyon  Müslüman Uygur,Kazak,Kırgiz ve diğer azınlık tabir edilen Müslüman Türklerin gözaltına alındığını tahmin edildiğini  açıklamıştı. Ancak,Araştırmacı Zenz,  Uygur bölgesindeki  toplam enterne edilen kişilerin sayısını   güncellenmiş  ve bu sayının  13 Mart  2019’da 1,5 milyon kişiye ulaştığını bildirmiştir. Zenz’e göre   Uygur bölgesinde “Her aileden en az bir kişinin bu Kamplarda gözaltında tutulduğunu belirterek “Kamplarda  bir Uygur ailesi üyesinden en az bir veya daha fazla üyesi bulunmayan  hemen hemen hiçbir  Uygur ailesi neredeyse yoktur.”  açıklamasında bulunmuştur.

ABD Dışişleri Bakanlığınca yayınlanan  yıllık insan hakları raporunda Bölgedeki kamplarda zorla tutulan tutukluların  “  Kolluk kuvvetleri ile Yargı sistemi( ceza sistemi) içinde çalışan yetkililerce  sistematik işkence ve  kültürel – etnik dönüştürme ve diğer ırkı  aşağılayıcı muamelelere tabu tutuldukları bildirmiştir. Tutuklulardan hayatta  kalanların anlattıklarına göre Çin yönetimi Kamplarda zorla tuttuğu  etnik Çinli olmayan Müslümanlara  elektrikle işkence, Su havuzunda saatlerce tutma   sistemli , dayak atma,  sinir bozucu  şekilde  çeşitli baskı ve işkenceler, tutukluyu stres  ve deprasyon pozisyonlarına maruz bırakacak  ilaçlar ve bilinmeyen maddelerin  zorla enjekte edilmesi ve tutukluların karanlık ve soğuk hücrelere kapatılması şeklinde  çeşitli işkenceler uygulamaktadırlar.

Ömir Bekali  : Çin,Uygur Bölgesini,  Çin Komünist Rejimi için  Bir İşkence Laboratuvarı Haline Getirmiştir

Çin’in Toplama kampları ile Çin Hapishanelerinde  8 ay tutuklu kalan  Doğu Türkistan’da doğup büyüyen ve 2009’da Kazakistan Vatandaşlığına geçen ve 2017’de Turfan’in Piçan İlçesinde yaşayan Ana ve babasını ziyaret için gititiğinde tutuklanarak 8 ay süre ile  tutuklu kalan ve halen Türkiye’de yaşayan Ömir Bekali The Washington Post  Gazetesi muhabiri  Simon Denyer ve Associated Press (AP) muhabiri ile yapılan bir dizi röportajda , kamplarda kalan  tutuklu ve mahkumlara şu baskı ve işkenceleri yaptıklarını belirtiyor ;

  1. İslam dini ve Uygur kültürünü  geriye dönük olarak kınamak
  2.  Müslüman inançlarını reddetmek ve giydikleri dini kıyafetleri  için özür diletmek
  3. Kendilerinin geçmişte yanlış düşünce ve  zihin uyuşuklukları altında kaldıklarını  ifşaya zorlamak 
  4. Uzun kıyafetler giydikleri, dua ettikleri ve  çocuklarına  Kur’ani Kerim öğrettikleri için pişman olduklarını ifade etmeye mecbur etmek
  5. Kendi çocuklarına Kur’ani Kerim  öğreten din adamları ve imamların adlarını bildirmeye zorlamak
  6. Çocuklarına İslami isim veren ve ad koyanların bu adlarını değiştirmelerini kabul ettirmek
  7. Kamptaki mahkumlara  “3 Kötü Gücü= ayrılıkçılık, aşırılıkçılık ve terörizmi “ sürekli kınamak ve lanetlemelerine zorlamak
  8. ÇKP (Çin Komünist Partisi’ni  öven, selamlayan sloganlar attırmak ve ÇKP’yi yücelten komünist   şarkıları zorla  söyletmek
  9. Bir şehir kampındaki  sınıf ve odada   kalanların 24 saat hareketlerini izleyen güvenlik kameraları ile seslerini kaydeden gizli mikrofonlar yerleştirerek sürekli kontrol  altında bulundurmak
  10. Çin Toplama kamplarında kullandıkları  güvenlik kameraları,gizli ses kaydedici mikrofonlar  ve diğer dijital teknolojileri kullanmak sureti ile bölgeyi bir Deney ve İşkence Laboratuvarı haline getirmiştir.
  11. Toplama kamplarında tutulan Müslümanları  teknik ve dijital teknolojiler ile kontrol altında tutmak  ve siyasi gözetim ve izleme işleri için   siyasi, ve dijital teknolojileri öğrenmeleri için etnik Han Çinlilerini özellikle eğitmektedirler

Bölge’de Durum  Müslüman Nüfus İçin Bir insan Hakları Felaketidir.

Çin’in bölge’deki bu aşırı uygulamaları  bölgenin sakinleri olan  Müslüman nüfus için tam bir  insan hakları felaketi haline gelmiştir. Buna karşılık bütün bunlara İslam ülkeleri ve toplumundan hiç tepki gelmemesi  ve sessiz kalmaları  İslam kardeşliği ilkesinin sorgulanmasına yol açıyor. Çin yönetiminin Uygur bölgesindeki bu acımasız baskı,zulüm ve soykırımları  ile Toplama kamplarına karşı  İslam ülkelerinden sadece   Türkiye tepki göstererek kınamıştır. Buna karşılık   İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında İslam  Dışişleri bakanları bu konuda konuşmaya  cesaret dahi bulamamıştır. Aksine Dişişleri Bakanları ortak açıklamalarında  dünyadaki Müslüman azınlıkların durumu  konusunda  duydukları endişeyi dile getiren genel bir  karar tasarısı kabul etmiştir. Bu ortak karar tasarısında  Bölgede her türlü baskı,zulüm ve soykırım uygulamalarına maruz kalan Müslüman Türkler için “Çin Halk Cumhuriyetinin idaresindeki Müslüman vatandaşlarına  gereken önem ve bakımı  sağlama çabalarını takdir ediyor ve övüyoruz. ” cümlelerine yer vermekten çekinmemiştir.

Çin Yönetiminin küresel düzeyde uluslar arası ilişkilerdeki temel  stratejisi,  Doğu Türkistan (Sincan)daki uygulamakta oldukları insani kriz ve  felaketleri gizlemeye yöneliktir. Bütün bu çabalarına rağmen, Çin yönetiminin çeşitli çabaları bu ve benzeri basın toplantıları Müslüman halkın dilini, kültürünü ve geleneklerini yok etmeyi amaçlayan toplama kamplarının varlığını inkara asla yetmeyecek ve bu konuda  Çin yönetimi için dünyada oluşan kötü imaji asla   güzelleştiremeyecektir.

Kaynak :https//www,washingtonpost.com/options/global options/china-cant-prettify-the-human-rights-catastrophe-in xinjiang/2019/03/24

https://wwcatastrophe-in-xinjiang/2019/03/
Etiketler: » » » » » » » » » » » » »
Share
681 Kez Görüntülendi.