logo

trugen jacn

DOĞU TÜRKİSTAN TÜRKLERİNE ÇİN İŞKENCESİ

TAHSİNÇAYIROĞLU

Tahsin ÇAYIROĞLU

1949 yılında Çin tarafından yeniden işgale uğrayan Doğu Türkistan, Çin zulmü altında yaşamaktadır. Çin Halk Cumhuriyeti’nin uyguladığı asimilasyon politikası soğuk savaş sonrasında hızlanmıştır.

Özellikle 1980 sonrasındademografik yapıyla oynamak ve buradaki nüfus dengesini kendi lehine değiştirmek için bilinçli bir iskân politikası yürütülmektedir.

İşte buna karşı direnen Uygurların efsanevi lideri 1901’de Kaşgar’da doğdu. 1926’da tercüman olarak konsolosluklarda çalıştıktan sonra 1932’de Doğu Türkistan’a dönerek, sosyal ve kültürel faaliyetlerde bulunmuştur.

1947’de Çin’e bağlı Doğu Türkistan Eyalet’inde genel sekreterlik yapmış, ancak kısa süre sonra tasfiye edilmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti kurulunca 1949’da Çin’den ayrılmış ve 1954’te de Türkiye’ye yerleşerek, Doğu Türkistan Göçmenler Vakfı’nı kurmuştur. 1995’te İstanbul’da vefat etmiştir.

1990 yılında başlatılan “Sert Vuruş” kampanyaları, Sincan bölgesinde yaşanacak zulümlere yasal zemin hazırlamıştır. 11 Eylül 2001 sonrası“Terörizme Karşı Küresel Mücadele” bahanesiyle Sincan’da faaliyet gösteren örgütlere terörist yaftası vurulmaya başlanmıştır.

2009’ten sonra kültürel ve dinsel kısıtlamalar ve baskılar artırılmıştır. 2014’ten itibaren de “Teröre Karşı Halk Mücadelesi’ adı altında yeni bir süreç başlatılmıştır. 2017’den beriSincan bölgesinde çoğunluğu Uygur olan Müslümanlara baskı artırılmıştır.

Sakal bırakmak, peçe ya da başörtüsü takmak, namaz kılmak, oruç tutmak, alkol almamak, Müslüman ülkelere gitmek,Uygur kültürüyle ilgili ya da İslami kitaplar bulundurmak, kültürel veya dini aidiyetin sergilenmesi “aşırılık” kapsamında değerlendirilmektedir.

Demografik yapıyla da oynayan Çin Hak Cumhuriyeti, özellikle Han Çinlilerini bölgeye yerleştirerek, karışıklık çıkmasını sağlamaktadır. Özellikle Kaşgar’da bulunan tarihi ve dini yapılar yıkılarak, tarihi bağ silinmek istenilmektedir.

BM Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi, Çin Halk Cumhuriyeti’ni, Doğu Türkistan’ı hiçbir insan hakkın bulunmadığı kitlesel toplama kamplarına dönüştürmekle suçlamaktadır. Avrupa Parlamentosu, Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Komitesi çok sayıda Uygurlu aydın ve bilim insanından haber alınamadığını duyurmuştur.

İngiliz TheGuardian Gazetesi de, 2016 ilâ 2018 yıllarında Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde aralarında yüzlerce yıllık cami ve türbelerin de bulunduğu 33 dini yapının yıkıldığını bildirmiştir.

Uluslararası arenada aldığı tüm tepkilere rağmen, baskı ve şiddete dayalı politika yürütülen Doğu Türkistan’da Uygurlar ikinci sınıf vatandaş konumundadır. Bunun yanında her yıl Taklamakan Çölünde yapılan “Nükleer Silah Denemesi”  de, Uygurlar açısından önemli bir sağlık sorunu oluşturmaktadır.

Uygur kızlarının zorla alınıp Çin’in içlerine götürerek, gayr-ı ahlaki sahalarda çalıştırılması da başka bir sorundur. Zorla yaptırılan kürtaj uygulamaları da insan haklarına aykırı bir durum olduğu gibi, demografik yapıyı da hedef almaktadır.

Çinli yetkililer tarafından “eğitim yoluyla dönüştürme, rehabilitasyon ya da mesleki eğitim” merkezleri olarak adlandırılan siyasi toplanma kamplarında bir milyon Uygur Türkü’nün gözaltında tutulduğu ve bunların zorla çalıştırıldığı bilinmektedir.

Komünist Parti’ye yakın kişiler tarafından fişlenen ve gözaltında tutulan kişiler yargılanmamakta ve avukatları dahil kimseyle görüştürülmemektedir.

Doğu Türkistan’da tutuklanan ve gözden kaybolan insan sayısı günden güne artmaktadır.

Çin Halk Cumhuriyeti, bölgeden dışarıya haber ve görüntü sızmasını da engellemektedir.

KAYNAK : https://www.hedefhalk.com/yazarlar/tahsin-cayiroglu/uygurlara-cin-iskencesi/613054?fbclid

Etiketler: » » » » » » » »
Share
845 Kez Görüntülendi.