logo

trugen jacn
05 Kasım 2016

İNGİLTERE’İN KRALLIĞI

omer-ozkaya

Ömer ÖZKAYA

İngiltere dünyanın yönetici devletlerinden biriydi, bugün değil. Çünkü kibre kapıldı, kendisini güncelleyemedi, yenileyemedi. İngiltere yıllarca dünyanın denizlerine hâkim oldu ancak bilim insanlarını ABD’ye kaptırıp petrolden nükleere geçemeyince, denizler hâkimiyetini kaybetti. Denizler hâkimiyetini kaybedince dünya hâkimiyetini kaybetti.

Bilim insanları, İngiltere’nin döneminin kapanmakta olduğunu, yükselen yeni gücün, akrabalarının da yaşadığı ABD olduğunu görmüşlerdi. Amerika da tüm dünyadan bilim insanlarını kendine çekmek için parayı kullandı. Bilim insanlarıyla beraber küresel bazı ticari sırlar, ilmi sırlar ABD’ye geçti, ABD liderlik sırlarına kavuştu. Bilginin yer değiştirmesiyle liderlik de yer değiştirdi, ABD, İngiltere’nin yerini aldı. İngiltere, rica ile liderlik koltuğunda oturamayacağını anlamıştı. Ya Babil Kulesi gibi yıkılıp yok olacak ya da bir çıkış yolu bulacaktı. ABD, İngiltere’nin kibrinin tüm sorunlarının sebebi olduğunu, “bilgi”nin İngiltere’ye liderlik getirdiğini biliyordu. Bugünkü ABD, önemli ölçüde, Amerika’ya göç etmiş Alman ve İngiliz bilim insanlarının eseridir.
Kraliçe defol!
1960’lar, ABD’nin Kanada üzerine iyice eğildiği yıllardı. İngiltere, ABD’nin Kanada’ya ilgisinden hep rahatsız oldu. Yaklaşık 50 yıl önce İngiltere Kraliçesi, kendi toprağı Kanada’da hiç unutamayacağı olaylar yaşadı. Bunlar kendiliğinden gelişen olaylar olamazdı, bunun bir organizatörü olmalıydı! 1964’ün Kasım ayı başında İngiltere Kraliçesi Elizabeth, “Britania” adlı Kraliyet yatından inerek Kanada topraklarına ayak bastığı sırada alkışlarla karşılanacağını ümit ederken, “Elizabeth defol” sloganlarıyla karşılandı. Bu olaydan sonra Kraliçe’nin Kanada seyahati boyunca yüzü hiç gülmedi. Devam eden günlerde de Kraliçe, Ottawa şehri dışında bütün Kanada tarafından protesto edildi, gittiği her yerde yuhlandı. Şehir polisi göstericilerle baş edemeyince diğer eyaletlerden yardım istendi, seyahati boyunca tazyikli su ve zırhlı gaz bombası araçları Kraliçe’yi gölge gibi takip etti. Turpun büyüğü heybedeymiş, gezinin sonunda ülkeden ayrılmak için yatına doğru yürüyen Kraliçe’nin önüne çürük bir merdiven konduğu son anda anlaşıldı, yata yeni bir merdiven monte edildi, Elizabeth arkasına bakmadan gitti. Bu protesto eylemlerinin arkasında Amerika vardı.
1960’larda, Kanada-Quebec’te ABD’nin hak iddia etmesi ABD-İngiltere ilişkilerini bozdu. Quebec, bölgenin en stratejik noktalarından biri ve ABD’nin Boston şehrinin sınır komşusu. Kanada’nın iki kurucu unsuru var: İngilizler ve Fransızlar. Amerika, nüfusunun tamamına yakınını (8 milyonluk eyaletin 7 milyonu) Fransızlar’ın oluşturduğu Quebec’i referandumla kendine bağlamak istedi. Quebec’in Kanada’dan ayrılma arzularının arkasında ABD var. 1960’larda Quebec Kurtuluş Cephesi’nin silahlı eylemleriyle ortaya çıkan aşırı ırkçı ayrılıkçı akım, Kanada’yı halen bölünme tehdidi altında tutuyor. Washington’un bölgeye ilgisi devam ediyor, ABD, Quebec’i Kanada’dan koparmaya kararlı. Quebec, Kanada’dan ayrılıp ABD’ye bağlanabilir. Perşembe günü devam edelim.

Dünyanın bir zamanlar hâkimi olan İngiltere şimdi akıl oyunlarıyla ayakta zor duruyor, maddi gücü neredeyse tükenmek üzere ve zayıflığını örtme çabasında.
İngiltere’nin yokluğundan doğan boşluğu doldurma çabasındaki Amerika, dünyanın güneyinde pek yer edinemedi. Çünkü Güney, hem etnik bakımdan, hem de dini bakımdan dünyanın geri kalanından çok daha karmaşık. Güney, bu ve diğer bazı sebeplerle simüle edilememekte. İngiltere ise, Güney’deki etnik ve mezhepsel farklılıkların zaten mucidi kendisi olduğu için bölgeyi idare etmekte zorlanmadı. ABD varlığını borçlu olduğu İngiltere’nin oyunlarını çözememekte haklı, çünkü bölgenin sorunlarının mucidi kendisi değil. Bir sorunu tam anlamıyla, ancak onu ortaya koyan çözebilir. Bölgenin sorunlarının anahtarları Londra’nın cebinde. İngiliz kilidine hariçten anahtar uydurmak zordur.
İngiltere bugün, geçmişte ettiği zulümlerin bedelini ödüyor. Londra, idaresi altındakilere çok zulmetti, milletlerin dinleriyle, inançlarıyla, farklılıklarıyla, etnik yapılarıyla oynadı. Ana besin kaynağı “ekmek ve bilgi”yle oynayarak toplumları istediği gibi şekillendirmek istedi. ABD, Londra’nın yaptığının aksine bu anlamda pek zulmetmedi, dinleri, kutsal kitapları tahrif etme, “esas” olanı bozma peşinde olmadı, verdiği tahribat daha çok fiziki oldu. ABD küresel liderliğini yüksek teknolojinin üzerine bina etti, kurduğu sistem sayesinde bütün dereler kendiliğinden ABD’ye aktı. Londra’nın kurduğu sistem ise zorbalığa dayanıyordu.
İngiltere özellikle döneminin son yıllarında, bilgiye hak ettiği önemi ve değeri vermedi. O’nu böyle davranmaya iten şey, kibriydi. Bilgi, gerçek güçtür, yerinde kullanılırsa silahtan daha üstündür. Bilgi, su gibidir, üzerine bineni alır götürür, Güneş gibidir, ayrım yapmaz, herkesi aydınlatır.
Bilgi, kaynağı bakımından üçe ayrılır.
1-İlahi Bilgi
2-Dünyevi Bilgi
3-Kadim Bilgi
İngiltere, İlahi Bilgi’yi tahrif etmek için çok çalıştı, Dünyevi Bilgi’sini güncelleyemedi, Kadim Bilgi’yi suistimal etmek istedi. Hegemonyası zulme dayandığı için, “Bilgi”yi, hegemonyasını sürdürmek için kullanmasına müsaade edilmedi. Kadim Bilgi kendisini suistimal ettirmez!
Londra, Kadim Bilgi’de üstünlüğü Frankfurt’a kaptırdı. Frankfurt, Kadim Bilgi’de dünyanın en önemli merkezlerinden biri haline geldi. Bilgi zenginliği sayesinde Almanya, dünyanın en önemli teknoloji ülkesi oldu. Alman teknolojisinin bugünkü seviyeye gelmesinde Kadim Bilgi’nin önemli rolü vardır.
Pazar günü devam edelim.

Kaynak : http://www.gunes.com/yazarlar/omer-ozkaya/ingilterenin-gelecegi-2-732198

Etiketler: » » » » » »
Share
869 Kez Görüntülendi.